8 Haziran 2016 Çarşamba 09:32
İSTANBUL – ZEYNEP KURAY
Ramazan ayı dolayısıyla Türkiye ve İslam dünyasının bulunduğu durumu ANF’ye değerlendiren ilahiyat profesörü İhsan Eliaçık, Türkiye ve İslam dünyasının Ramazan ayını kan ve kaosla karşıladığını belirtti. Bunu Emevi din anlayışına bağlayan Eliaçık, dinin içini boşaltan bu anlayışın İslam dünyasını mahvettiğini vurguladı.
AKP POLİTİKALARI NE DİNDARLIK NE DE MUHAFAZAKARLIKLA BAĞDAŞIYOR
Türkiye’de de durumun farklı olmadığına, bu yozlaşmanın AKP hükümeti döneminde daha da derinleştiğine dikkat çeken Eliaçık, Roboski’den Cizre’ye gözünü kırpmadan öldüren, yolsuzluk yapan ve iftira atan AKP’nin ne İslam ne de muhafazakarlıkla bağdaştığını söyledi. AKP’nin tek adamı ayakta tutma partisine dönüştüğünü hatırlatan Eliaçık, tek adam diktatörlüklerinin er ya da geç tarihten silinmeye mahkum olduğunu ifade etti. “Ben şahsen AKP’nin ileride parçalanacağını düşünüyorum” diyen Eliaçık, “Hatta ikiye de değil, üçe, dörde parçalanacağını düşünüyorum. Bu böyle devam etmez” diye konuştu.
İSLAM DÜNYASINDAKİ ÇÖKÜNTÜ EMEVİ DİNİ İLE BAĞLANTILI
İhsan Eliaçık hem Türkiye hem de İslam dünyasının Ramazan ayına kendi içerisindeki çatışmalar yüzünden kan ve kaosla girdiğini belirtti. Bu çatışma ortamının Ramazan günlerinde dahi devam ettiğine işaret eden Eliaçık, “Gerek El Kaide, gerek IŞİD Ramazan’a aldırış etmeksizin, ‘hiç olmazsa Ramazan’da ara verelim’ demeden; bombalamalara, köyleri ele geçirmeye, insanları katletmeye devam ettiler” dedi. İslam dünyasında nicedir yaşanan bu çöküntüyü Emevi dinine bağlayan Eliaçık, nedenini şöyle açıkladı: “Bir dine mensup olunca ahlak gerekmez şeklinde bir anlayış hakim. Bu anlayış İslam dünyasını çökertti. Yani ben bir dine mensupsam, Allah’a inanıyorsam ve ibadetimi yapıyorsam tamam iş bitmiştir, ahlaklı olmama gerek yok düşüncesi var. Bu düşüncenin altında Kerbela’dan sonra uydurulan Emevi din anlayışı yatıyor. Bu din, zikir yaparsan, namaz kılarsan, Allah’ı memnun edecek hareketlerde bulunursan, insanlara karşı davranışın bir önemi yok zihniyetini aşıladı. İslam’ın içini boşaltıp, İslam dünyasını mahveden bu zihniyettir. Halbuki bir dine sahip olmanın temelinde ahlak sahibi olmak yatar. Eğer bir insan ahlak sahibi değilse, onun dini de yoktur. Din zaten kişiyi ahlaklı yapmaya çalışan bir okuldur. 7 günahı oluşturan kibir, öfke, hırs, şehvet, açgözlülük, tembellik gibi kötü duyguları frenlemek, kontrol altına almak ve denetlemek için Ramazan ayı var. Bir insan gerçekten oruç tutarsa bunlara hakim olur ve bunlara hakim olan insanlar kötü davranışlar sergilemez. Ancak maalesef Ramazan’ın da içi boşaltıldığı için insanlar evet oruç tutuyorlar, iftara kalkıyorlar, yiyip içiyorlar ama hiçbir ahlaki olgunluğa ve kişisel ruh dinginliğine ulaşamıyorlar. Halbuki bütün dinlerde oruç ahlaki açıdan iyileşmek için vardır. Psikolojik olarak iç dünyamızı, sosyolojik olarak da dıştaki açlık ve yoksulluk sorununu gündemimize almamız için vardır. Ancak din anlayışı yozlaştığı için bu olgu gerçekte meyvesini veremiyor.”
AKP EŞİTTİR ERDOĞANİZM
Eliaçık, Türkiye’de de durumun farklı olmadığına, bu yozlaşmanın AKP hükümeti döneminde daha da derinleştiğine dikkat çekti. AKP içerisinde İslami çevrelerde yetişmiş insanlar da olsa, almış oldukları eğitimin kamu ahlakı oluşturmalarına yetmediğini belirten Eliaçık, “Gözlerini kırpmadan öldürüyorlar, hırsızlık yapıyorlar, iftira atıyorlar. Hâlbuki bu üçü bütün dinlerde işaret edilen ortak büyük suçlardır. Ancak yönetim biçimlerine baktığınız zaman bu suçların hepsi mevcut. Roboski’den, Sur’a, Cizre ‘ye, Gezi’den Soma ‘ya herkesin kanına girdiler. Yolsuzluk yaptıkları zaten apaçık ortada, ABD mahkemelerine kadar düştüler, iftira atmak derseniz,HER GÜN YENİ BİR iftirayla ortaya çıkıyorlar. Gezi döneminde gençler için camide içki içtiler dediler, asılsız çıktı, Kabataş’ta başı örtülü bir kadının gençler tarafından darp edildiğini söylediler, o da asılsız çıktı” dedi.
Bu anlamda AKP’nin Müslümanlıkla bağdaşır bir tarafı olmadığı gibi muhafazakar da olmadığını vurgulayan Eliaçık, “Şu anda AKP hiçbir şey değil. Din ve muhafazakarlık bir akımdır, ancak bunlarda bu da yok. AKP eşittir Erdoğanizm. Ortada bir adam var, o adamı ayakta tutma partisi. O adam ayakta durduğu sürece elde ettikleri menfaatleri yitirmeyeceklerini düşünüyorlar ve bunu ne yapıp edip ayakta tutmamız gerekiyor mantığıyla hareket ediyorlar. İbn-i Haldun infirat yönetimi der. İnfirat, tek adam yönetimi yani diktatörlük demek” diye konuştu.
EN KÜÇÜK SENDELEMEDE ÇİL YAVRUSU GİBİ DAĞILACAKLAR !
Bir tek kişinin yükselişine veya çöküşüne bağlanmış bir kitle ile karşı karşıya olunduğuna dikkat çeken Eliaçık, “Bu yönetim biçimi ne kadar diktatörce görünse de zayıftır. Sadece muhalefetin dağınıklığından, birleşememesinden yararlanarak ayakta duruyor” dedi. Hitler ve Saddam örneklerinde olduğu gibi tek adam yönetiminin hep başkanlık ilanıyla başladığını, diktatörlük, tiranlık ile devam etse de er ya da geç tarihten silinmeye mahkum olduğunu hatırlattı. Özellikle başkanlık tartışmaları sonrası AKP’yi destekleyen dini gruplardan da tepki gelmeye başladığını belirten Eliaçık, “Bu dini gruplar gidişatın nereye doğru olduğunun farkına vardılar, ancak başka bir alternatif göremedikleri için istemeye istemeye desteklemeye devam ediyorlar. Sağ kesim de aynı endişeleri paylaşıyor, ancak onlar da alternatif göremedikleri için kendilerini avutmayı sürdürüyorlar. Bu durum tabii herkesi felakete götürecek. En küçük bir sendelemede, en küçük bir geri çekilmede çil yavrusu gibi dağılacaklar. Ben şahsen AKP’nin ileride parçalanacağını düşünüyorum. Hatta ikiye de değil, üçe, dörde parçalanacağını düşünüyorum. Bu böyle devam etmez” diye konuştu.
YENİ MUHALEFET YÖNTEMLERİ GELİŞTİRMEK LAZIM
Dağınık olan muhalefetin bir an önce toparlanması ve birlik olması gerektiğinin altını çizen Eliaçık, “7 Haziran seçimlerinden sonra eğer CHP ve HDP beraber hareket etseydi ve Gezi direnişindeki canlılık, sokaklardaki grupların göstermiş oldukları birlik devam etseydi iktidar bu kadar azgınlaşamazdı” dedi. Bu anlamda Erdoğan’ın güçlü olduğunu değil, muhalefetin zayıf olduğunu düşündüğünü ifade eden Eliaçık, Erdoğan’ın güçlü bir muhalefetin beraber hareket edememesinden faydalandığını söyledi. Erdoğan’ın Gezi’nin hayaletinden dahi korktuğunu, insanların bir araya gelmesinden ödü koptuğunu vurgulayan Eliaçık, şu anda sokakların da, meclisin de boş olduğunu vurguladı. Gezi direnişi öncesinde de 81 ilin sokaklara döküleceğini kimsenin beklemediğini hatırlatan Eliaçık, “Dolayısıyla bugünkü durum da mutlaka böyle devam edecek değil” dedi. Muhalefetin yeterince birlik olmadığını söyleyen Eliaçık, barış sürecinin bozulmasıyla da işin içine kan girdiğini, bu nedenle çok ağır bir süreç yaşandığını hatırlattı. Şiddet ortamının yoğunlaştığı süreçlerde kitlelerin evlerine çekildiğini belirten Eliaçık, sözlerini şöyle sürdürdü: “Savaşan taraflar sokakları doldurur. Silah, savaş, kan olmadığı zaman kitleler sokağa çıkar. Mesela Gezi’nin bu kadar rağbet görmesinin sebebi içinde bir silahlı ayaklanmayı barındırmamasıydı, bunun için çoluk, çocuk, yaşlı teyze, ev hanımı herkes geldi. Şimdi en küçük kan, şiddet olayında bunlar tedirgin oluyorlar ve kenara çekiliyorlar. Muhalefetin kitlesel olması ve şiddet içermemesi gerekir kanaatindeyim. Asıl güç budur. Arap Baharları da böyle gerçekleşti. Bir halk meydana oturduğu ve buradan gitmiyorum dediği zaman onlara kimse bir şey yapamaz. O nedenle yeni muhalefet yöntemleri geliştirmek lazım.”
Ramazan boyunca kurulacak Yeryüzü Sofralarına da değinen Eliaçık, oruçlu, oruçsuz, inanan, inanmayan tüm halk kesimlerini bu sofralara davet etti.