SÖYLEŞİ (BAĞIMSIZ DERGİSİ)

S

İHSAN ELİAÇIK BAĞIMSIZ DERGİSİ’NE KONUŞTU…

-İktidara temel karşı çıkış noktalarınız neler?
Ben iktidarı üç noktadan eleştiriyorum. Birincisi siyasi açıdan. Siyasi iktidar devletin temel davranışlarını halkın istekleri doğrultusunda değiştiriyorsa, ona siyasi bir hareket deriz. Aksi halde sadece iktidar mensupları, koltuklara oturanlar değişiyorsa orada siyasi hareket olduğunu dahi söylemek zor. AKP hükümet oldu, devletin temel davranışları değişti mi? Mesela, şu anda Türkiye’de darbe döneminden kalma 204 yasa var. Bu yasalar hala değiştirilmedi. Artık AKP şahsında oluşan bürokratik kadroların kendisi devlet oldu ve daha bir 50 sene gitmeleri mümkün değil o kadroların. AKP’nin kendisi gitse de o kadrolar kolay kolay gitmez.

Çatışmanın o kadrolarda sürdüğü değerlendirmeleri yapılıyor…
Bu hükümet Türkiye’nin son 40 yıllık İslamcı birikimini bürokrasiye taşıdı. Önce belediyelere daha sonra merkezi iktidara ve bu kadrolar Türkiye’deki en az 50 cemaatin yetiştirdiği kadrolar idi. Bunlar devlete, bürokrasiye taşınmadan önce de ayrı cemaat olmaları sebebiyle zaten birbirleriyle tartışmalıydı.
Kendi aralarında mı, AKP’yle mi?
AKP yeni kurulduğu için Milli Görüş geleneğiyle diyelim.
KOLTUK MENFAAT GİRDİ
Şimdiki çatışma noktaları neler?
Soldaki fraksiyonlar gibi. 40 tane fraksiyon var. Diyelim sol bir iktidar olsa, bütün fraksiyonları bürokrasiye taşısa, ne yapar, yer birbirini. Bunlar da böyleydi, daha önce de yerdi, devletin içinde daha da fazla oldu çünkü içine koltuk menfaat vs. giriyor.
Yeni ‘barış süreci’nde, başkanlık tartışmasının da aynı meselenin içinde tartışılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
İşte, bu iddianın gerçeğe dönüşmesinde en büyük engel, siyasi hesaplardır. Erdoğan, bunu bir başkanlık hevesiyle yapıyorsa çok yazık olur. Başkanlık sistemine geçilmeden, bu mesele çözülürse eğer, hükümetin niyeti ciddiymiş deriz. Ama ne tahmin ediyorsunuz derseniz, edemiyorum.
Suriye meselesinde ne düşünüyorsunuz?
Hükümetin temel davranışlarına, siyasi davranışlarına iki örnek verdim. Ekonomik eleştirilerim var. Dış politikayla ilgili olarak da “kurtlarla saldırıyorlar, kuzularla meleşiyorlar” diyoruz.
Kurtlar kim kuzular kim?
Kurtlar ABD’liler, NATO ülkeleri. Türkiye de NATO ülkesi. Mesela Libya müdahalesine önce karşı çıkıyor, sonra saldırıya destek veriyorlar. Sonra da Libyalı Müslümanların katıldığı kongrelere katılıp “Birlik olmalıyız” diyor. İsrail’le arası açıkken de iptal edilmiş hiçbir anlaşma yok.
KAPİTALİZME ABDEST ALDIRIYOR
İsrail’in özür dilemesinin anlamı ne?
Graham Füller, yıllar önce demişti ki “Bizim Ortadoğu’da çalışacağımız gruplarda aranacak özellikler şu dördüdür. Bir, İslam ülkelerindeki siyasi hareketler bir seçimle iş başına gelmiş olacak. İki, reformcu olacak. Üç, dini köklerden geliyor olacak, yerli daha doğrusu. Dört, ABD’nin menfaatlerine ters düşmeyecek.” Adam yıllar önce bunu yazdı. 22 ülkede Ak Parti gibi iktidarlar olacak. Suriye o açıdan baktığında eski rejim. İran da öyle. Formata uymuyorlar. O nedenle gitmeleri gerekiyor. Onun yerine aynı Türkiye’deki gibi bir iktidarın gelmesi ve İsrail’in daha güvenli olması gerekir. Suriye ön planda ama arka planda İran var. 1979 devriminden beri ABD’nin dediklerine ters işler yapıyor. Onun da tasfiye olması lazım.  
Müslüman kitle bu çelişkileri görmüyor mu, öyle miydi?
Zaten öyleydi. AKP oraya oturdu. Haram, helal, alın teri, emek konusunda acayip duyarsızdır. Bir kadının saçının teli, binlerce işçinin emeğine bedeldir. Bir tek saçının teli görünmesin ama binlerce işçinin alın teri emeği yensin önemli değil. İslamın ana meselesini bırakmış, teferruatı İslam’ın direği haline getirmiş. Böyle bir Müslümanlık anlayışı var. Biz bunla mücadele ediyoruz.
AKP iktidarı kapitalizme abdest aldırıyor. Türkiye tarihindeki rolü budur. Dini kırıp geçirerek meşrulaştıran bir harekettir. “Dünyayı Siyonist güçler, Yahudi para babaları yönetiyor, güçlü olmamız lazım” deniyor. Tamam da kim güçlü olacak? Müslümanlar mı yoksa Tayyip Erdoğan’ın şahsı mı? Adnan Menderes’ten beri gelen klasik sağcı muhafazakar politikalar bunlar. Güç hiçbir mahallede aç ve yoksul bırakmamaktır. Çılgın sosyal adalet projeleri lazım.
Çılgın projeleri var ama Başbakanın…
Onlar kalkınmacı projeler. Ben çılgın sosyal adalet projelerinden bahsediyorum. Mesela Türkiye’de 18 milyon hane, 18 milyon üç yüz konut var. Lise ikideki çocuğa sorsan “Üç yüz ev fazlası var” der. O zaman devlet kanun çıkaracak, “Şu kadardan fazla eve el koyuyorum” diyecek.
RİZELİ HACIYA BAK
Siz bir tür sosyalizmden bahsediyorsunuz
İşte, buna ne derseniz deyin. Bu caddede mesela, bir Rizeli hacı var, köşede oturan, buradan başlıyor Fındıkzade’ye kadar bütün binalar onun. Aylık kira geliri 15 trilyon, 15 kişi kirasını topluyor ve binlerce kişi de buraya fakir fukara babası diye “Ev kirasını yatıramadım” diye geliyor. Ben de oraya gönderiyorum ama güvenlik var, kapıdan sokmuyorlar içeriye. Şimdi, bu her yıl hacca gidiyor. Karısının kızının saçının telini göstermeyen, acayip şekilde dindarmış gibi görünen bir adam, halbuki alakası yok. Kur’an’ı Kerim diyor ki; yoksulların, zenginlerin malında hakkı vardır. Lütuf ve bağışta olmaz ama hakkı ona geçmişse bütün bu hukuk, mahkeme, cezalandırma, hakkı iade etmek içindir.
SAADET PARTİSİ DE AKP TRENİNİ BEKLİYOR
MGV, Yedi Hilal Derneği, Mavera, Müslüman Gençlik, İhale etrafında toplananlar, sizin tabirinizle fraksiyon gibi görünen bütün bu grupların hepsinin ortak noktası AKP’ye itiraz mı?
Bir sürü farklılıklar var. Bu grupların birçoğu şu anda iktidarın trenine binmiş, bir çoğu da istasyonda bekliyor. Bir tek bu antikapitalist Müslümanlar var, ben de onları destekliyorum. Onlar arasında bir bölünme de yok. Roboski’de ölenler için Fatih Camiinde gıyabi cenaze namazı kıldılar. Erdoğan’ı özre davet eden bir çağrıydı: “İsrail senden özür diliyor, sen de Roboski’den etsene.” Böyle başka eylem olmuyor Türkiye’de. Saadet Partisi’nin hiç sesi çıkmıyor. Bir iki istasyon ileride onlar da bekliyor. İslami kökten gelen bir iktidara karşı yine İslami kökten gelen bir muhalefet olması gerekiyor. Has Parti vardı. Onun başkanı da Ak Parti’ye genel başkan yardımcısı oldu. Erdoğan kolayını bulmuş. Muhalefet edeni ya Silivri’ye gönderiyor ya da genel başkan yardımcısı yapıyor.
Müslümanlar arasında bir kesim sizi marjinal buluyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Onu, örgütlü dini cemaatlerin başındakiler söylüyor. Benim sokaktaki vatandaşla sorunum yok. Söylediklerim halkın tam kabul ettiği şeyler. Araştırınca bunların bizim eski mücahitler, yeni müteahhitler oldukları ortaya çıkıyor.
28 Şubat’ta da ben iktidar eleştirisi yaptım. 30 mahkemede yargılandım, kolum kelepçeyle bağlandı, ekranlarda ifşa edildim, “irticai örgüt mensupları yakalandı” diye. Evimiz arandı. O zamanın iktidarı onlardı.
Geçen 1 Mayıs’ta, kızım dört gün boyunca gözaltında tutuldu. Baktılar ki bu onun kızı, işi köpürttüler ve başka bir kurguya dönüştürdüler. STV ve Kanaltürk’te dört gün boyunca yayın yaptılar. Kanaltürk’ü bir açtım ki, bir benim resmimi bir onunkini, bir cami resmi, bir cam çerçeve indirme resimleri gösteriyor. Alttan da korkutucu müzikler vererek. Ben onu izleyince şöyle dedim: Bunlar benim bildiğim Nurcu değil. Birileri sızmış bunları kullanıyor, aynı el. 28 Şubat’takiyle aynı. Aynı duyguyu o zaman da yaşamıştım.

2 yorum

Kategoriler

SON İÇERİKLER

ARŞİV

Konular