SÖYLEŞİ 2. BÖLÜM (KAYSERİ ANADOLU HABER)

S
KAYSERİ ANADOLU HABER ROPORTAJI (2)

İhsan Eliaçık röportaj dizisinin ikinci bölümünde ‘Antikapitalist Müslüman Gençlerin’ sosyalist İslam çıkışına açıklık getiriyor. Eliaçık, 1 Mayıs’taki çıkışlarından sonra HDK (Halkların Demokratik Kongresi) oluşumunda bulunacaklarına dair yazılanları da yanıtlıyor. Selma Kara’nın kaleminden



“Memurlar ve bordro mahkumları mesâkindir”

Sizin ‘mesâkin’ şeklinde bir tanımlamanız var.

İki tane kavram var Kur’an’da. Biri ‘fukara’, biri ‘mesakin’. ‘Fukara’, yaşamak için temel zaruri ihtiyaçlarını karşılayamayan kişi demektir. Mesela ekmek, su, kafasını sokacağı, uyuyacağı bir yer. Fukara ‘fakr’ kökünden gelir ve ‘beli kırılmak’ anlamında kullanılır. Yani yaşam karşısında adamın öyle beli kırılmış ki, çaresiz kalmış. Buna fukara deniyor Kur’an’da. Bir de ‘mesakin’ kavramı var, miskinler demek ama Türkçe’deki miskinler anlamına gelmiyor. Sakin, sükun halinde olanlar demek. Yaşamak için, temel ve zaruri ihtiyaçlarını karşılamak için bir geliri var ama yetmiyor. Yetmediği için de ayın sonunu getiremiyor. Ayın sonunu getiremediği için de susuyor, kimselere de bunu söyleyemiyor.

Bizdeki orta direk.

Bütün memurlar, bordro mahkumları mesâkin durumuna düşmüştür şu anda. Çünkü ayın sonunu zor getirirler ve kara kara düşünürler ayın 20’sinden sonra. Kur’an’ı Kerim onları savunuyor zaten.

Suskunlar ne zaman konuşmaya başlar? Sürekli susulmayacak herhalde.

Onların suskun kalması biraz şaşkınlık oluşturan bir şey. Ebu Zer bile bunu fark etmiş. Ki o Peygamberimizin sahabesidir kendisi ve Müslümanların aşırı zenginleşmesini ve yoksullaşmasını eleştirdiği için 3. Halife Osman Bin Afvan tarafından çöle sürülmüştür.

“Tarih boyunca zenginler dini kullanmıştır”

Biz Ebu Zer’i tanımıyoruz. Hiçbir din kültürü dersinde bize öğretilmedi. Kasıt derken bundan bahsetmiştim.

Kasta bu açıdan bakarsak var tabi. Çünkü din, bu anlamda tarih boyunca zenginlerin eline geçmiş, servet sahipleri dini kafalarına göre yorumlamış ve istemediklerini sonraki nesillere aktarmamışlar. Şu anki dini kültür de oradan gelir. İşte o Ebu Zer der ki, “Aç sabahlayıp da kılıcına sarılmayana şaşarım.” Allah’ın kulu yeryüzünde aç, hiçbir şey yok yiyecek. Ama yan tarafta birileri var ve onlar sefa sürüyor. Bunu görüp de kılıcını çekmeyene şaşarım diyor. Çünkü en büyük hak aç kalmamaktır. Ama hiçbir Batılı metinde insanların aç kalmama hakkı vardır diye bir şey geçmez. Hatta şu anda Habitat toplantılarında Avrupalı insan hakları metinlerine bu kelimeyi sokmuyorlar. Mesela ‘insanların barınma hakkı vardır’ cümlesini metne girmiyorlar. Çünkü bunu söylediklerinde devletler sağlamak zorunda kalacak. Ama şunu diyorlar; ‘insanların barınma hakkı için fırsat eşitliği hakkı vardır’. Mesela benim düşündüğüm adalet devletinde, şu anda öyle bir devlet yok da… Onunla ilgili bir kitap yazım zaten, ‘Adalet Devleti’ adında.

“Yokluk değil, paylaşım sorunu var”

Bir ütopya mıdır bu?

Adalet devletinde anaların rahminden doğan her çocuk kendi evinde doğmalıdır, orası onun evi olmalıdır yani. Güven içinde olmalıdır, bu niye mümkün olmasın? Basit bir hesap; 18 bin hane var Türkiye’de, 18 bin 300’de konut var. Bir çocuğa sorsanız, der ki 300 tane fazla, demek ki herkesin evi var. Ama yok! Çünkü paylaşım sorunu var, birinin ihtiyacı olan şeyi diğeri biriktirmiş. Adamın sayılamayacak kadar evi var. Hadi bir tane var anladık, bir tane de eşinin var onu da anladık, 5 çocuğun var onlarınkini de anladık, 10 tane torunun var hadi onu da anladık ama 600 tane ev olur mu ya hu? Bu neredeyse Allah’a şirk koşmaya varıyor. İnsanoğlunun  en temel ihtiyacı ekmek ve sudur. İkincisi barınmadır. Bu ikisi insanlara o ülkede analarının karnından doğarken toplum tarafından sağlanmış olmalıdır. Eğer sağlanmıyorsa o toplumun yöneticileri, oranın servet sahipleri, iktidar sahipleri bundan külliyen sorumludur. Eğer sağlamazsa da kıldığı namazlar boştur.

“Kur’an malın kırkta birinin verilmesini eleştirir”

Bu ortamda dindar nesil yetişme ihtimali var mıdır?

Dindarların içerisinde de alternatifler var. O şekildeki dindarlıktan bir şey çıkmayacağı anlaşıldı. Bir tarafta kapitalizm var, sen geliyorsun kapitalizme abdest aldırıyorsun, ne oldu, bir şey değişmedi, faizli bankacılık var sen kâr payı diyorsun… Ben zekat veriyorum diyorsun, ama zekatı böyle verdiğin durumda dine kılıf buluyorsun, kapitalizme abdest aldırmak dediğimiz bu. Kur’an’ı Kerim’de Necm Suresi’nin 34. ayetinde malın kırkta birinin verilmesi üstü kapalı bir şekilde eleştirilir. Der ki, ‘Azını verir çoğuna cimrice sarılır.’ Bu müşriklerin zekat veriş tarzı. Ebu Cehil bunu yapıyordu. 

“Ölüm en büyük eşitleyici ilkedir”

Siz Arapça biliyorsunuz, inceleyip öğreniyorsunuz Kur’an’ın ne söylediğini, sıradan vatandaş nasıl anlayacak?

Allah insanların zora düşmesini, acılar içinde kıvranmasını, dertler içinde boğulmasını ister mi, istemez. Bunlar çözülsün diye bir kitap göndermiş. O zaman kitaba bakacağız, bir acıyı dindiriyor mu, bir kalbe sevinç bırakıyor mu, bir derde deva oluyor mu? Ben buradan bakarım. Eğer bunları söylemiyorsa boştur. Benim öyle bir dine de, öyle bir kitaba da ihtiyacım yok. Hangi hakla Allah’ın verdiği havayı soluyan bir insan bir ekmek için kıvranıyor, aç geziyor fakat o sende fazlasıyla var. Eğer sen çok önemli bir adamsan niçin mezara girdiğinde sana farklı muamelede bulunulmuyor ve bu farklı bir beyindir diyerek solucanlar senin beynini kemirmemezlik etmiyor? Toprağın altında ne erkek kalıyor, ne kadın, ne zengin, ne yoksul. Bu hayatın ve doğanın dolayısıyla da Allah’ın herkes için eşitleyen acımasız bir yasasıdır. Ve bu anlamda ölüm en büyük eşitleyici ilkedir. Bir güç, 70-80 yıl yapacağını yapsın, aşağı inmezse ben onu indirmeyi bilirim diyor. Bu, varoluşsal bir trajedidir. Bu niye böyle, niye buna karşı konulamıyor? Bir güç var ve belli aralıklarla insanları biçiyor. Fakat insanlar bunun farkında değil.

Dinin toplumsal boyutu bizde hep gözardı edilmiş. O hayatın bambaşka bir alanı gibi. Ama sizin söyledikleriniz bu öğretiyi ters yüz ediyor. Nesilden nesile aktarılan bu öğretiler içerisinde söyledikleriniz ne kadar anlam buluyor? Mesela bir dindar nesil kaygısı var şimdi, aynı öğretilerin üzerinden yükselen bir dindar neslin kime nasıl katkısı olur?

Devletin dindar nesil yetiştirme gibi bir görevi yok. Devletin anaların rahminde olup bitenle işi yok. Anaların rahminde olup bitenle firavunlar ilgilenir. Firavun der ki, ‘bugün doğan çocukları öldürün’, Firavun der ki; ‘Siz ben izin vermeden Musa’nın tanrısına mı inanıyorsunuz?’ Firavun için önemli olan inanmak, inanmamak değildir, ‘ondan izin alınması’dır. Çocuğu bile yaparken ondan izin alacaksın. Totaliter firavunluk eğilimleridir bunlar.

“ 28 Şubatçılara boyun eğmedim, başkalarına da eğmem”

Siz korkmuyor musunuz? 1 Mayıs’tan sonra kızınız gözaltına alındı mesela.

28 Şubat’ta ben çok çektim, 30 davadan yargılandım, Kayseri Adliyesi’nde tanımadığım mübaşir kalmamıştı. Alışkınım yani. 28 Şubatçılara boyun eğmedim bunlara mı eğeceğim. Zaten tanıyorum birçoğunu. İçlerinde birçoğu derslerime katılmış öğrencimdir. Benim söylediklerim aslında onlar için rahmet, bereket.

“Dinin afyon yüzüyle zenginler ilgilenir”

Her şeyin iki yüzü vardır, bir afyon yüzü bir de vicdan yüzü. Din bir yüzüyle afyondur, onları uyuşturur. Hıristiyanlık da böyle, Yahudilik de böyle, Budizm de böyledir. Kitleleri futbol gibi sürükler. Meşgul de eder. Ama öbür yüzüyle vicdandır. Vicdan yüzüyle baktığımızda yeryüzündeki bütün dinler bir vicdani patlamayla ve isyanla başlamıştır. Bir eşitlik, adalet talebiyle başlamıştır. Fakat aynı zamanda öbür yüzüyle dinler paradoksal bir şekilde isyanları bastırmanın da aracı olarak kullanılmıştır. İsyanla başlayanlar, dinin vicdan yüzüdür, insanoğlunun yeryüzündeki arayışı, çığlığı, ızdırabı, tasasıdır. Benim tavsiyem şu; Lütfen dinin afyon yüzüyle çok fazla ilgilenmeyin, orada dini insanlara çekici kılacak hiçbir şey yok. Dinin afyon yüzüyle zenginler, mal sahipleri, saray ehli ilgilenir. Ama zaten mesâkinler suskundur, her gün sömürülmektedir. Türkiye nüfusunun yarısından fazlası 3 bin tane aileye çalışmaktadır, onlar oturuyorlar biz onlar için vergi veriyoruz, koşturuyoruz… Hiçbir peygamber yoktur ki onun getirdiği din ondan sonra ters yüz edilmiş olmasın.

İslamiyet de tahrip olmuş bir dindir”

Hz. Muhammed içinde mi geçerli bu?

Onun getirdiği din, Emevi, Abbasi , Osmanlı dönemlerinde; 1400 yıl içinde ters yüz edilmiştir.

Cumhuriyet döneminde?

Cumhuriyet dönemi de dahildir, orada da başka şeyler var. Bir molla sultasından seni kurtarıyor ama dini Diyanet çerçevesinde bir vicdan meselesi haline getiriyor. Halbuki din sadece vicdan işi değildir. Din vicdanla başlayan bir iştir.

İslamiyet son dindir, bozulmayacak olan dindir, diye genel geçer bir öğreti vardır ya, bu söylediklerinize tezat değil mi?

Hıristiyanlığın, Yahudiliğin, önceki dinlerin de aslında bozulduğu yok, ona inananlar bozuluyor, yaşam biçimleri bozuluyor. Kitapların verdiği temel mesajlar bakımından aralarında fark yoktur. Mesela ben elimde Tevrat’la tüm Avrupa’yı dolaşsam, Kur’an’da verilen mesajların tamamını Tevrat ve İncil üzerinden veririm. ‘Öncekiler bozuldu, öncekiler tahrip oldu; aslında birbirine karıştı’ demek ‘hangi söz Allah’ın sözü, hangi söz Musa’nın, İsa’nın, Muhammed’in sözü… Hangi kavramdan ne kastettiği birbirine karıştı’ demektir.Müslümanlar, Hıristiyanlar, Yahudiler onlardan başka başka şeyler anlamaya başladık. İsa da, Musa da, Muhammed de adalet diyor. Ama biz adaletten ne anlıyoruz, adaletten kendi tarafında olanlara vermeyi anlıyor adam. Dolayısıyla tahrip oluyor işte bunlar.

“İslam kapitalizmle bağdaşmaz, sosyalizmle örtüşür”

1 Mayıs’ta toplumu şaşırtan bir çıkış yaptınız. Biz de sol ve dini kesim bir birinden ayrı algılanır. Sizin bu çıkışınızdan sonra İslami sosyalist olur mu gündem konusu haline geldi.Bu bağlamda İslam ve sol bağlantısını nasıl görüyorsunuz?

Bizim anlattığımız sosyalizm değil,  İslam sosyalizmi de değil. Bilakis İslam’ın  kendisi. Peygamberimizin bizzat ve bilfiil yaşadığı hayat. İslam paylaşımcı , eşitlikçi, toplumcu öğeleri çok kuvvetli bir dindir. Namazdan Hac’ca bütün ritüeller bize bunu öğretir. En fazla şöyle denebilir: İslam Kapitalizmle asla bağdaşmaz ama sosyalist ideallerin birçoğu ile örtüşür. Emeğin en yüce değer oluşu, paylaşımcılık, toplumculuk, eşitlik, ezilenden yana olma vs…

“Antikapistalist Müslüman Gençler örgüt değil çığlıktır”

Antikapitalist Müslümanlar olarak HDK örgütlenmesine yeşil ışık yaktığınıza dair haberler okuduk. Bunların doğruluk derecesi nedir ve HDK örgütlenmesi hakkında neler söyleyeceksiniz?

‘Anti Kapitalist Müslüman Gençler ‘ bir örgüt değildir. Bir çıkış, bir çığlık, bir heyecandır. Ben de bu çığlık ve heyecanın içinde yer aldım ve destekledim. Bunun arkasından ne gelir zamanla göreceğiz. Bu nedenle şu aşamada her hangi bir örgüt, platform, kongre, parti gibi oluşumların içinde yer alması tabiatı gereği söz konusu değil. Sanırım bu çığlık bir süre daha yükselmeye devam edecek. HDK (Halkların Demokratik Kongresi) gibi oluşumların ise büyümesi ve gelişmesi Türkiye için yararlı olacaktır. Ben şahsi olarak her hangi bir oluşumun içinde değilim.

10 yorum

  • Antikapitalist musluman gencler. Saka gibi. Isim tutarsiz. Dolayisiyla hareket anlamsiz. Yine iyi niyetli veya degil sonuc vermeyecek duzeysiz, sığ bir hareket…

  • &#39;&#39;Fırsat eşitliği&#39;&#39; kavramı adil değildir, &#39;&#39;adalet&#39;&#39; kavramıyla da örtüşmez. Kulağa hoş gelen bir yanılsamadır.<br />Esasa olan; emeğe göre, ihtiyaca göre…

  • Doğru söylüyorsunuz sayın hocam. Zenginler güc ve kuvveti, dolayısıyla iktidarı da ellerinde bulundurduklarından hayata istedikleri biçimde yön veriyorlar. Bu zenginler, İslam&#39;ın gerçek yüzü insanlarca görünmemesi için kafalarına göre yorumluyorlar, kitlelere afyon gibi yutturuyorlar. Böylece kahrolası firavun saltanatlarının devamını umuyorlar… Tuttuğunuz bu ışık için teşekkürler hocam.

  • Bize zekat 1/40 diye öğretildi. Adamın 40 Milyonu var 1 Milyon verecek hesabına göre… Hoş onu da veriyor değiller ya… Diğer yandan Ebu Cehil de bize yanlış tanıtıldı. Ebu Cehil kırkda bir zekat verirmiş buradan öğrendik. Desenize Ebu Cehilleştik!… Dün bir komşum geldi. Kendisi emekli maaşı alıyor aynı zamanda ikinci bir iş de yapıyor. Aynı zamanda Akp&#39;ye oyunu vermiş ve hala destekçi

  • hocam ne dine içten bir bağlılığım vardı nede diğer öğretiler beni tatmin ediyordu. çelişkiler içinde kıvranıp duruyordum. bir ışık gibi beni aydınlattınız allah sizden razı olsun. uzun sağlıklı bir ömür dilerim… yusuf

  • Sn. Eliaçık&#39;ın yazılarını büyük bir merakla ve beğeniyle okuyorum. İnsanları aydınlattığı, düşündürdüğü ve gerçeğe, doğruya davet ettiği için kendisine saygılarımı sunuyorum. İyi ki varsınız.

Kategoriler

SON İÇERİKLER

ARŞİV

Konular