Bizim işimizin “gönüller fethetmek” değil; “zihinler açmak” olduğunu hatırlatırım. Malum bu işin bedeli ağır, sabrı zor ve fakat meyvesi tatlıdır.
Bakın ortaya nasıl bir sonuç çıktı.
***
YANLIŞ: “O hâlde, Rabbin için namaz kıl, kurban kes.” (Kevser; 2)
DOĞRU: “O halde Rabbine yönel/destek iste ve güçlüklere göğüs ger/diren” (Kevser;2).
Tefsiri: Sana “Böyle giderse her şeyden mahrum kalacak. Kendi kendini mahvediyor. Kendine yazık ediyor. Putları tanımamakla, Kureyş geleneklerine ve kurulu düzenine karşı çıkmakla toplumda bir yere gelemeyecek, sönüp gidecek.” diyorlar. Oysa yakında görecekler kimin sönüp gideceğini/ebter olacağını. Bunun için sen Allah’a yönel/destek iste (salât et) ve saldırılara göğsünü siper et/diren (nahr yap). O zaman göreceksin sönüp gitmek bir yana, destek ve nimet (kevser) asıl sana yağacak…
Görüldüğü gibi ayet namaz kılmak ve kurban kesmekle ilgili değil.
***
YANLIŞ: “Biz, (İbrahim’e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail’i) kurtardık.” (Saffat; 107)
DOĞRU: “Biz onu büyük bir kazaya uğramaktan kurtardık” (Saffat; 107).
Tefsiri: Hz. İbrahim bir rüyasında oğlunu boğazlıyor görmüştü. Durumu oğluna açınca o da ‘sana söyleneni yap’ dedi. Oğlunu kendi çağında çokça yapılanlar gibi ‘kurban’ etmek istedi fakat Allah ona seslenerek onu bu işten vazgeçirdi. Böylece kendisi büyük bir kaza yapmaktan, oğlu da büyük bir kazaya uğramaktan kurtarıldı. Veya ona büyük baş bir kurbanlık fidyesi verilerek kurtarıldı. Böylece insanlık tarihinde çok büyük bir adım atılmış oldu. İnsan kurbanları çağı kapandı.
Ayette geçen “zibh” kelimesi Arapça’da kaze zede, kazaya uğramak (zebîha) anlamına da geliyor. Böyle bir tefsir de mümkündür. Bu durumda fidye kelimesi de kurtarmalık bedeli manasına geliyor. Burada fidye, İbrahim’in oğlunun canı oluyor.
***
YANLIŞ: “Gelsinler ki, kendilerine ait birtakım menfaatlere şahit olsunlar ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.” (Hac: 28)
DOĞRU: “Gelsinler ki, kendilerine ait birtakım yararlara tanık olsunlar ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine belli günlerde Allah’ın ismini ansınlar. Onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.” (Hacc; 28)
Tefsiri: Eski çağlarda tapınak kamu alanı demekti. Tâ Sümerlerde bile vardır. İnsanlar ihtiyaç fazlası ne varsa (hayvan, buğday, un, elbise, altın, gümüş) tapınağa getirirdi. Hayvanların üzerine “Tanrı malı” diye isim yazılırdı. Mesela un torbası ise onun da üzerine bu isim yazılırdı ve o artık kamu malı olurdu. Hatta matematikteki rakamlar tapınağa getirilen ve kamu malı (tanrı malı) olduğu seçilsin diye hayvanların ve torbaların üzerine atılan çizik ve çeltiklerden doğmuştu.
İşte bunlar kamuya (Tanrı’ya) adanmış mallardı. Orada ihtiyaç sahiplerine dağıtmak için toplanmaktaydı. Oraya gelen ihtiyaç sahiplerine (yoksullar, garibanlar, kimsesizlere) eşit bir şekilde dağıtılırdı. Bu arada uzaktan gelenler olduğu için onlara ikram maksadıyla bazıları da kesilirdi. “Yiyin” denmesi de bundandır.
Görülüyor ki Kur’an eski çağlardan beri gelen ve tapınağı “kamu alanı” olarak gören anlayışı sürdürmekte ve Kabe civarını bir toplanma, kaynaşma, yakınlaşma ve paylaşma merkezi olarak değerlendirmektir.
Yukarıdaki ilk meallendirmede parantez içinde yazılan ‘kurbanlık’, ‘onları kurban ederken’ ifadeleri Kur’an’ın Arapça orijinalinde yok.
***
YANLIŞ: “Bu böyle. Her kim de Allah’ın nişanelerini (kurbanlıklarını) yüceltirse, şüphesiz ki bu kalplerin takvasından (Allah’a karşı gelmekten sakınmasından)dır. “ (Hac; 32)
DOĞRU: “Bu böyledir. Her kim Allah’ın sembollerine saygı gösterirse, kalbinde sakınma duygusu/Allah bilinci var demektir.” (Hac; 32).
Tefsiri: Burada da ilk meallendirmede geçen parantez içindeki ‘kurbanlıklarını’ ifadesi orijinal Arapça metinde yine yok. “Allah’ın şiarları” kavramı kurbanlıklar diye yorumlanarak metne dahil edilmiş. Oysa “şiar”ın ne olduğu tefsirde açıklanmalıydı. Biz açıklamışız: Şiar Sözlükte “fark etmek, hissetmek, duyumsamak” demektir. Fark etmek, hissetmek, duymak (şu’ûr), duyuru (iş’âr), bilinç altı (tahte’ş-şuûr), slogan, amblem, sembol, simge (şi’âr), şiarlar, semboller, simgeler (şeâir), mani, halk ezgisi (şi’run şa’biyyu), saç, kıl, tüy (ş’ar), duygu, şuur, bilinç, sansasyon (şuûr), duygu, his (meş’ar), şiir okumak (şi’ran) kelimeleri bu köktendir… Demek ki şiarlar, şuûrun (bilincin) yansımalarıdır. Bunlar bir yapıya, binaya, yeryüzüne dikilmiş bir anıta nispet edilince bir şuurun, bir bilincin, bir fark ediş, hissediş ve duyuşun sembollerine dönüşürler. Bu anlamda örneğin Kâbe, Allah’ın bir şiarı, sembolüdür. İman edenlerin kalbinde bu yapının çok farklı bir anlamı ve önemi vardır. Aynı şekilde Safa, Merve, Say, Tavaf, Meş’ari Haram, Mina, Müzdelife vs. bütün bunlar Allah’ın şiarlarıdır ve sembolik derin anlamları vardır. Her kim bunlara gereken saygıyı gösterir, bunların mana ve önemini kavrarsa kalbinde bir bilinç, bir şuur, bir duygu ve hissiyat taşıyor demektir. İşin şuurunda, bilincinde demektir. Başkaları için bunlar sıradan binalar, taşlar ve hareketler olarak görünebilir. Ama iman edenlerin kalplerinin derinliklerinde bir şuurun veya bilincin ifadesi olarak yaşarlar. Ayette kastedilen de budur.
***
YANLIŞ: “Sizin için onlarda belli bir zamana kadar birtakım yararlar vardır. Sonra da kurbanlık olarak varacakları yer Beyt-i Atik (Kâbe)’dir.” (Hacc; 33)
DOĞRU: “Sizin için onlarda belli bir süreye kadar faydalar vardır. Dahası onlar yeryüzünün en eski anıtının anlamını açıklarlar.” (Hacc; 33).
Tefsiri: Görüldüğü gibi bu seferde ayette geçen “mahill” ifadesi “kurbanlık” olarak çevirilmiş. Parantez içinde kurbanlık kelimesini sokuşturmak yetmiyormuş gibi “şiar”, “mahill”, ileride gelecek “nüsuk”, “hedy”, “behimetu’l-en’am” hepsi de dümdüz edilerek “kurbanlık” olmuş (!).
Bu ayette geçen “mahill” sözlükte “çözmek, açmak, indirmek” kökünden gelir. Ayette harfi harfine; “Sonra onun ‘mahilli’ ‘Beyt-i Atik’edir.” şeklinde geçmektedir. Çözmek, açmak, analiz etmek, tahlil etmek (tahlîl), yer tutmak, bir yere indirme yapmak, bir yeri istila etmek, işgal etmek (ihtilâl), meşru saymak, kendisine helal etmesini istemek (istihlâl), çöküntü, çözülme, dejenerasyon (inhilâl), formül, çözüm, çare (hall), çözülmüş, serbest kılınmış, meşru (helâl) işgal edilmiş, işgal altında (muhtell), yer, mekan (muhill), semt, bölge (mahalle), bölgesel, yöresel (mahallî) kelimeleri bu köktendir… Yukarıdaki ayette şeâirillah (Allah’ın şiarları) denmesi haccın tüm imge, simge ve sembolleri manasında kullanıldığını göstermektedir. Nitekim bazı müfessirler bu manada yorumlamışlardır (Razi). Bu durumda ayette geçen mahill kelimesi “Kurban kesme yeri” değil, “Açıklama, açıklığa kavuşturma yeri” anlamına gelir. Bu durumda mana; “İman edenlerin kalplerinde apayrı bir anlam ve önemi olan Allah’ın şiarları yani Kabe, Tavaf, Arafat, Safa, Merve, Müzdelife vb. haccın sembolik eylem ve nüsukları (ritüelleri), yeryüzündeki en eski beytin (beyt-i atik) ne anlama geldiğini, mana ve önemini açıklar” şeklinde olur.
***
YANLIŞ: “Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. İşte sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. Şu hâlde yalnız O’na teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele!” (Hacc: 34)
DOĞRU: “Biz her ümmet için imge/simge/ritüel belirledik (mensek). Ki rızık olarak verdiğimiz hayvanlar üzerine Allah’ın adını ansınlar. Hepinizin ilahı bir tek ilahtır. O’na teslimiyet gösterin. Kalbi temiz olanları müjdele” (Hacc: 34).
Tefsiri: Görüldüğü gibi bu ayette de “mensek” kelimesi ‘kurban kesmek’ olmuş. Halbuki mensek nusukkökünden gelir ve menâsik olarak tüm hacc ritüel ve sembollerini ifade eder. Şu ayet daha açıklayıcıdır: “Biz her ümmet için sembolik hareketlerden oluşan ritüeller belirledik.” (Hacc: 67). Ayette geçen mensek ifadesine diğer bazı mealler “ibadet tarzı”, “ibadet yolu”, “İbadet usulleri” de demiş ki nispeten doğrudur. Bu durumda “Her ümmet için” diyerek genellendiği için sadece hacc menâsiki (tavaf, sa’y, arafatta vakfe, Safa, Merve, müzdelife) değil; dinin içindeki tüm tekrarlanan imgeleri/simgeleri/sembolik hareketleri kapsar: kıyam, ruku, secde, oruç vb.
Rızık olarak verilen “hayvanların üzerine Allah’ın ismini anmak” ise yukarıda geçtiği gibidir. Bu tabir haccda geçtiğinde infak edilmek üzerine kamu alanına (Kabe’ye) getirilen canlı hayvanlar manasında, diğer yerlerde ise “Allah’ın etinin yenmesine izin verdiği hayvanlar” demek oluyor.
Kabe’ye ihtiyacı olanların alması için getirilen hayvanlar üzerlerine Allah’ın ismi anılmakla (yazılmakla, mühür vurulmakla) “Allah’ın malı” (kamu/herkese ait) oluyorlar ve illa kesilmeleri de gerekmiyor. Canlı canlı da infak edilebiliyor. Ve hatta bunun illa hayvan olması da gerekmiyor. Tarım ve hayvancılık toplumu; bir yoksul bir deveye sahip olmakla, iki çift öküz almakla icabında yoksulluktan bile kurtulabiliyor.
***
YANLIŞ: “Kurbanlık büyük baş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken (kurban edeceğinizde) üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.” (Hacc: 36)
DOĞRU: “Cüsseli hayvanları da sizin için Allah’ın şiarlarından kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf halinde yan yana dizildiklerinde üzerlerine Allah’ın adını anın. Nihayet onlardan yiyin, istemeyen yoksulu da istemek zorunda kalan yoksulu da doyurun. Böylece onları sizin hizmetinize verdik. Umulur ki şükredesiniz.” (Hacc: 36).
Tefsiri: Bu ayetler Kabe etrafında müşrikler tarafından kurulan, cüsseli (büyükbaş) hayvan, deve, koyun ve her tür ekin ürünlerinin “iç edilmesi” üzerine kurulu düzene karşı söyleniyor. Çünkü onlar Kabe’ye getirilen hediye (hedy) hayvanlarına ve ekin ürünlerine el koyuyor, yoksullara gitmesine engel oluyor ve ihtiyaç sahipleri arasında eşitçe dağıtılmasına yasaklar getiriyorlardı. Kur’an’daki tabirle“yerli yabancı herkesin eşit hakka sahip olduğu” Mescid-i haramdan insanları alıkoyuyorlardı. (Hacc: 25).
En’am suresinde bu menfaat çarkının nasıl döndüğü uzun uzun anlatılır. Mesela bir yerde şöyle denir:
“Tutup Allah’ın yarattığı ekin ve hayvanlardan ona bir pay ayırdılar ve kendi akıllarınca “Bu Allah için, bu da ortaklarımız için” dediler. Ortakların payı Allah’ın payına geçmez, ama Allah payı ortaklarına geçer; ne berbat bir iş bu!” (En’am; 136)
Görüldüğü gibi en’am “nimet olarak gelen sığırlar” manasında kullanılıyor. Çünkü rivayete göre cahiliye Arapları ekin ve sığırlardan el koydukları ürünleri putlar ve Allah arasında bölüştürürlerdi. “Şu Allah’ın payı şu da tanrılarımızın payı” derlerdi. Allah için ayırdıkları payı başkaları için harcarlar, putları için ayırdıkları payı zimmetlerine geçirirlerdi. Putların payından Allah’ın payına bir şey geçerse hemen geri alırlar, Allah’ın payından putlarının payına geçen bir şey olursa, sonuçta bu kendi ceplerine gireceğinden hiç ses etmezler “Allah zengindir putlar fakir, O’ndan bunlara bir şey geçmesinden bir şey olmaz” derlerdi (İbn Abbas). Demek ki cüsseli hayvanlar (el-budne) Kâbe etrafındaki ni’met (en’am) istismarına dayalı bu “hayvan döngüsünü” ifade ediyor.
En’am suresi 135-140 arasında bu döngünün nasıl işlediğini okuyabilirsiniz. Burada esas amaç kurban kesmek değildir. Kabe’ye getirilen hayvanların “çete” tarafından iç edilmesi ve aralarında üleşilmesine karşı onların kamunun/yoksulların hakkı olduğunun vurgulanmasıdır. Bu arada kesilenler varsa -ki bu örfen müstahaptı- onların da sadece etlerinden yenilebileceği (kendine ayırıp biriktirmek yok) gerisinin yine yoksullara dağıtılması gerektiğinin ısrarla vurgulanmasıdır.
Tabi bütün bunlar hacca gidenler için geçerli. Oradaki durum anlatılıyor. Hacca gitmeyenlerin kurban keseceğine dair Kur’an’da en küçük bir ima bile yok.
Kur’an’da sadece mazereti sebebiyle hacca gitmeye niyetlenip de gidemeyenlerin Kabe’ye bir hedy (adanmış hayvan) göndermesi istenir. (Bakara 196). Çünkü ihtiyaçtan fazla olanın oraya gönderilmesi ve orada ihtiyaç sahiplerinin eline ulaşması istenmektedir. Gönderilecek hayvanın illa kurban olarak kesilmesi gerekmiyor. Hedy hediye kökünden gelir ve canlı bir hayvanın veya bedelinin yoksula bağışlanması manasına gelir. Kabe’ye getirilen “kurbanlık hayvan” demek, “adanmış hayvan”demektir; Allah’a, Kabe’ye, yani kamuya, ihtiyaç sahiplerine adanmış, onlara verilmek üzere getirilmiş canlı hayvan, ekin ürünü vs. demektir. Bu dahi “hacca niyetlenip de gidemeyenler” için geçerlidir.
Sonra yukarıdaki ayetin devamında şöyle denilir: “Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız. Güzel ahlak sahiplerini müjdele.” (Hacc; 37)
“Asla” denilerek ulaşmayacağı söylenen et ve kan zaten Araplarca da kesilmekte olan kurbanlardı. Klasik zihin burada kurban kesen kişinin, kurbana bıçağı çalarken içinde taşıdığı takva duygusunun kastedildiği şeklinde anlıyor. Burada kurbana teşvik değil; sakındırma, yapmayın bunu artık, bir anlamı yok vurgusu var.
Ayetin sonundaki cümleden de anlaşılacağı gibi aslolan hayatın içinde güzel ahlak sahibi (muhsinin) olmaktır. Allah sizin kurbanlarına bakmaz, ete, kana, deriye, bağırsağa bakmaz. Bunlar için günahlarınızı affedecek de değildir. İçinizde Allah bilincinden kaynaklanan sakınma duygusu (takva) ile yaşayıp yaşamadığınıza ve ahlakınıza bakar. Açıkça diyor işte: “Asla ulaşmaz” Şu halde neden kesip duruyorsunuz, ulaşmayacak işte. Duymayacak o hayvanların sesini, kan kırmızısı boğazın görüntüsünü, duymayacak!
***
Üç yerde daha kurban ile ilgili ayet var. Onları da aktarıp bitiriyorum;
Bakara suresinde İsrailoğullarına “inek kesmeleri” istenir. Bundan maksat Mısır Firavun İmparatorluğu’nun sembolü İnek/Boğa (Bakara) dır. Onunla ilişkinizi tümüyle kesin denmek istenir. (Bakara 67).
Maide suresinde Adem’in iki oğlu kıssası (Kabil-Habil) anlatılır. Kabil haksız yere toprağa çit çevirip özel mülkiyetine geçirir. Onu başkasından saklar. Ondan gelen ürünü Allah kabul etmez. Ama Habil Allah’ın mülkü olarak olarak gördüğü ve kendi emeği ile ekip biçtiği topraktan ürün getirir. Onunki kabul edilir. Buradan Allah’ın mülkünü sahiplenmeyin, kendi emeğinizle geçinin, başkasının (kamunun) hakkını gasbetmeyin, kul hakkı yemekten sakının, Allah sakınanlarınkini (muttaki) kabul eder mesajı verilir. (Maide; 27)
Al-i İmran suresinde Yahudilerin, Hz. Peygamber’i “Kurbanı inkar etmekle” suçladıkları anlatılır.“Allah bize ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamızı emretti” (Ali-İmran; 183) demektedirler. Onlara göre peygamber kendi bildikleri ve anladıkları tarzda ateşte yanarak kesilen bir kurban (yakmalık sunu) getirmelidir. Muhammed bunu getirmediğine göre kurbanı inkar ediyor demektir. Üstelik bunu onlara Allah böyle söylemiştir. Yakmalık sunu kurbanı apaçık Allah’ın emridir!
Kur’an onlara şöyle cevap verir: “De ki: “Benden önce size nice peygamberler, açık belgeleri ve sizin dediğiniz şeyi getirdi. Eğer doğru söyleyenler iseniz, niçin onları öldürdünüz?” (Ali-İmran; 183).
Cevap çok manidardır.
***
İşte Kur’an’da “kurban” ile ilgili geçen ayetler bunlardır.
Acaba Kur’an’ın ‘kurban haritası’ görünen uygulamalara uyuyor mu?
Ölçün biçin, düşünün.
Benden gözler önüne sermesi…
Çok ikna edici biçimde anlatmışsınız. Elbette bu konuda kendimiz de araştırıp doğruyu bulma yönünde çaba içinde olmamız direkt olarak sizin söylediklerinizi kabullenmekten iyi olsa gerek. Neticede bin yıllık hurafeleri dinmiş gibi algılayan bir toplum olarak, aynısını sizin için uygulamamızı bizden beklemediğinize eminim. Bizi daha çok düşünmeye ve öğrenmeye teşvik ettiğiniz için çok teşekkür
sayın hocam siz kurban kelimesini ayetlerden kaldırmaya ant içmişsiniz anlaşılan, ancak aşağıda sizin doğru dediğiniz ayette geçen ''rızık olarak verdiğimiz hayvanlar üzerine Allah’ın adını ansınlar''' ne demek açıklar mısınız???<br /><br />DOĞRU: “Biz her ümmet için imge/simge/ritüel belirledik (mensek). Ki rızık olarak verdiğimiz hayvanlar üzerine Allah’ın adını ansınlar.
Allah'ın simgesi nedir ?
Kur'an'ın yeniden ve doğru şekilde tercüme edilmesi fikrine katılıyorum.<br /><br />Kur'an'ı ilk okuduğumda 14 yaşımdaydım ve okuyunca şaşırmıştım."Bize yol gösterecek kutsal kitabımız bu mu?" diye düşünmüştüm.<br />Kur'an'ı bir kez bile okumamış, okuyup da düşünmemiş olanlar, akıl sahibi olmayanlar bu sözüme "iç güdülerinin dürtüklemesiyle" boşuna
son bölüm tam da bugünleri öngörmüş… işte ortada IŞİD belası,cahilleri ve İslamı kendine göre yaşamak,yorumlamak…
İhsan Hoca'nın, akılları başlarında olanlara hitap eden bu makalesinden dolayı kendisine teşekkür ederiz. Halkımızın genelinin Diyanetin fetvâ ve yönlendirmelerine itibar ettiği şu devirde umarım okuyup, akledip, zihinlerini ve tuttukları yolu sorgulayanların sayısı artar…
ÇİFTE KURBAN BAYRAMI !..<br /><br />Bir öncekilerde olduğu gibi, yine iki bayram çakıştı. 2012’ye özel bu durumun hikmeti, bizi düşündürmeli.. Bir yanda, ülkemizin kaderini değiştiren yolda, milli mücadele adına “kendisini feda edebilen” yani “kurban” edebilenlerce kazanılan bağımsızlık ve onun tescili olan; “Cumhuriyet” ilanını kutlamak, diğer yanda; manevi kurtuluşumuza giden yolda aracı
Gönülden teşekkürler.
Sayın hocam,Çizmiş olduğunuz Kur’ani çerçeveyle beraber bir de kurbanla alakalı Nebevi uygulama hakkında bir kaç satır kaleme almış olmanızı arzu ederdik.Yoksa makaleden çıkan sonuç islamda kurban ibadetinin olmadığı yönünde bir algıya yol açıyor.Bu gün aklı selim sahibi her insan Kurbanla alakalı bir şeylerin yanlış olduğunun farkında ,yalnız mufalefet ediyorum derken başka yıkımlara da sebep
kardeşim senin efendin kim?
gayet mantıklı bır soru sordu arkadasımız. makalede kurbanın olmadıgını anladık zaten. fakat İslam da kurban ıbadetı vardır. yoktur dıyosan zaten musluman degılsındır ateıstın lafı da muslumanı ılgılendırmez. senın efendın maymunsa bılemem.
Iste sizin gibi geri kafali muslumanlar ulkeyi bu hale getirdi. Maymun olmussun kurani muz diye goruyorsun – birde ateiste ona buna laf atiyorsun. Iste evrimin en buyuk kanitin sen-ve senin gib dusunenler. Halbuki sen inanilmaz donanimli bir beyinle dogmus- yetenekli bir canli iken toplumsal – kulturel bagnazliklar yuzunden bugun bu haldesin, senin icin -insanlik icin, kendim icin uzuluyorum.
ihsan hoca da zannımca sapıttı. yani insanoğlu neden iki kelimeyi yanyana getirince kendini bişey sanıyor? yani bugüne kadar kimse ihsan hoca gibi düşünememişmiydi? hz. ali, hz osman, hz ömer, hz ebubekir döneminde hiç mi bu kurban kesilmedi? hz peygamber döneminde bu ayetler nasıl yorumlandı? hiç mi kesilmedi? bu kadar allemelerimiz, alimlerimiz, mütefekkirlerimiz, mütedeyyinlerimiz… var
peygamberimiz dini teblig etmeye basladiginda da musrikler; 'ana ve babalarimizin bize ogrettiginden farkli bir seyler' soyluyor olmasindan sikayet etmislerdi. ana – babalarimiz yanlis mi biliyordu da sen dogrusunu soyluyorsun dediler. ismini saydigin halife ve sahabiler ya da 1500 seneden beri gelmis gecmis alimler kendi caglarina gore acikladilar, yorumladilar, yol actilar. bu yol acici
İslam dünyasının karanlıklardan aydınlığa geçişi Kuran'nın günümüze göre tefsirinin yapılması ve güncel sorunlara Kuran ışığında çözüm üretilmesi ile olacaktır.Kuran çağlar üstü bir kitap olması nedeniyle her zaman yol göstericidir.Sizin gayretleriniz ve toplumun desteğiyle bunu başarabiliriz.<br /> Hz. İbrahim toplum geleneğine göre İlahlara insan kurban edilmesinin yanlış olduğunu biliyor
Müslümanlar, inançları gereği kurban keserler. Kuran’daki kurban ibadeti, Hz. İbrahim’e kadar uzanır. Dolayısıyla, kurban sadece Müslümanların değil, aynı zamanda Musevîlerin ve İsevîlerin de ibadetidir. Eskiden Musevîler ve İsevîler bundan dolayı kurban keserlerdi. Anadolu’daki İsevîlerin bir kısmı, bu ibadeti hâlâ yerine getirmektedirler.<br /><br />“Ve dediler, İbranilerin Allah’ı bize rast
Sayın hocam kabil ve habil meselesinde bir karışıklık var.<br /> Sizin dediğiniz kuranda açık değil. Tevrattada kurbanı kabul olunan kişi habildir.<br /> Habil çobandır.kurban olarak sunduğu koyun veya kuzu dur.Kayin ise çiftçidir. <br />Sizin anlatımınızla kurban sunan kişilerin kurbanları çelişmektedir.<br /><br />“Habil de sürüsünde ilk doğan hayvanlardan bazılarını, özellikle de
yıllardan beri bu kurban kesme çok ilkel bir görenek bununla allaha yalakalık falanda omaz diye kendimi parçaladım,kendini müslüman sanan zavallılarda beni hep taşa tutdu,yaradan şükürler olsunki benim gibi düşünen biri daha var,çok mutluyum.yüregine saglık benim yigit kardesim…
Sayın Eliaçık'a saygılarımı sunuyorum.<br />Ancak doğrusu, bazı yorumcuların hem İhsan hıcayı okuyup ve hem de halen emevi hurafelerini din olarak algılıyor olmaları bana oldukça ibretlik geliyor.<br />Bu meyanda deniliyor ki; efendim feşmekan tarihten bu yana kurban kesiliyor İslam toplumunda, sen kim oluyorsun ki bu "ibadeti" yok sayıyorsun!<br />Ben de cevaben şunu söylemek
Ne hikmettir, herkes kendisini akıllı ve haklı zannederde kimse kimsenin aklını beğenmez. <br /><br />Şeytanın özelliklerinden biridir kelimeleri süsleyip cazip hale getirip müslümanların kafalarını karıştırmak. <br /><br />Şeytan da vazifesini yapıyor Hemde eksiksiz. Madem bu Kadar maharetli Bilgili İslamcılar var Neden Dünya capında İslam yüksek şurasını kurupda tek yerden bir karar
Katolik inancındaki papalık gibi bir şey mi kurulsun demek istedin yani? Sence bu islama uyar mı? Benim bildiğim, kulla Allah arasına kimse giremez. Benim islamı nasıl yaşamam gerektiği ile ilgili karar alamaz kimse. Tavsiye yapılır o ayrı. Ama zorlama ve dayatma olmadan.
özgür koray kardeşime teşekkür ederim.İSLAM DİNİ İNFAK DİNİDİR İSLAM DİNİ ADALET DİNİDİR ADALETİ OLMAYANIN İBADETİ OLMAZ.Müslümanın ilk görevi haram lokma yememektir,yalan söylememektir,ibadetler bizi dürüst adil paylaşımcı yapmak egoistlikten kurtarmak içindir TAKVA egoistlikten kurtulmaktır.BÜTÜN İNSANLAR KARDEŞTİR
Her sene Kurban Bayramı denen günde maddi gücümün yettiği beğendiğim bir hayvanı alırım ve kesmem. Hala dururlar. Çok oldular artık ama napim kıyamam, dururlar öyle. Bana bi zararları yok, aksine öldürmek (kesmek) çok kolay zor olan yaşatmak. Bırakın yedirip içirmeyi sadece ve sadece "Neden kesmiyorsun ? Turşusunu mu kuracaksın? Getir ben keseyim, akşama mangal yapalım?" söylemlerine
Allah islah etsin
Amin…Allah sizi de islah etsin…
Herhalde sen sadece otla besleniyorsun, unutma onlarda canlı..:)
da yı yazman gerekiyo öptüm şekerim
tartismanin sonucu: Allah hepimizi islah etsin
En doğrusunu yapmışsın kardeşim. Kurban kesmek yamyam kültürüdür. İhsan hocam gibi aydın insanları dinlemekte fayda var.
Ikinci ayet örneğinin tefsir kısmında " Böyle bir tefsir de mümkündür." yazıp üst paragrafta birine doğru diğerine yanlış demek hangi aklın ürünüdür. O manaya geldiği gibi bu manaya da gelir. Niye seninki doğru olsun.
bak evladım, bu doğduğundan beri esir tutulan 4 aylık bir kuzuya ait ciğer. ama o ciğer aslında onun değildi. ben onu para ile satın aldım şimdi parçalarını para ile satacağım. çünkü o sadece bir mal, özgür olmaya da hakkı yok ömrünün tamamını yaşamaya da. çünkü o kutsal bir insan değil. biz ise kutsalız. öldür ali öldür, ye ayşe ye. ET FAŞİZMDİR !!! E T Y E M E Y İ N !!!
et yemek zorunlu ihtiyaçmı ki o eti almak için o hayvanı kesmek ibadet olsun!can taşıyor o hayvan can,her canlı gibi yaşamak istiyor.o oğlakları, kuzuları kestirip afiyetle yiyenler birde çocuklarını kuzum diye severler ya nasıl bir şey bu?
kevser 5 te kurban ve ZİBH yok. yani bir bakıma haklısın.<br /> lakin hemen altında saffat suresinde ZİBH = kurban var. şimdi kuranda KURBAN kelimesi geçen yerler var ZİBH var bu iki kavram hep farklı algılanmış. <br />sayın eliaçık siz de saffat suresinde onu kazaya uğramaktan kurtardık çevirmişsiniz. peki ZİBH kelimesini ne yapacağız ?
Allah razı olsun kardeş güzel açıklamışsın.
Hacc suresi haccın farz kılındığı sure ve müslümanların hacda nasıl hayır yapması gerektiğini anlatıyor.Hoca niye Enam suresi ile müşriklere bağlıyor konuyu kafa karıştırıyor. Hacc suresini olduğu gibi açıklasın.Kitaplarını SATMAK için vebal altına girmese keşke.<br />
İlk kez bu yıl kurban keseceğim ve Allah biliyor ya acıyorum hayvana. Kurban'ı bir hayır olması, ve etinin dağıtılması dolayısıyla kesmek istiyor ama hayvanın canından dolayı çelişkide kalıyordum. Abime sorum: Acaba kurban ederinde erzak alıp dağıtsam olmaz mı dedim, kan akıtmasak dedim. Kesin bir şekilde olmaz dedi.Gerçekten olmaz mı?Çünkü aklım kurbanın bedeninin yendiğini ve başka şeyler
la sen hiç et yemiyon mu. onlara da acı o zaman…
Et ye vedoş et ye
لَنْ يَنَالَ اللّٰهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَاؤُهَا وَلٰـكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوٰى مِنْكُمْ كَذٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰیكُمْ وَبَشِّرِ الْمُحْسِنٖينَ<br /> <br />Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvânız ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları böylece sizin
kevser suresi resulu anlatır kurban kes emri yoktur bilmeden meal okuyarak insanlara yazıklar olsun denmez ayrıca kesilen hayvanlar için onların kılıyla şeklile kanıyla uğraşmayın takvanıza bakın hayvan kesmek vardır adak yaparsınız kesersiniz kesince ondan medet bekleme rabbine olan yakınlığını arttır diyor ayrıca kurban hac ritüelidir yüzlerce namaz kıl zekat ver ayeti var ama kurban kes ayeti
Kanlı bayram Allah'a hakarettir yapmayın etmeyin din kardeşlerim çok büyük günah işliyorsunuz. Kurban kesiyoruz da ne oluyor? görüyoruz işte müslüman ülkelerin halini cahillik almış başını gidiyor. Savaşlar durdurulamıyor. Kurban kesmeyin, namaz kılın. Kanla ibadet olamaz! Çoğu kişi namaz kılmaz ama kurban kesmek için aylar öncesinden planlı hazırlıklar yapar. Bu mu insanlık? O hayvanların
İslam Alimleri yani İmamı Azam, Muhammed bin İdris bin Abbas, Malik bin Enes, Ebu Hasan Eş'ari, Ebû Mansûr Muhammed bin Muhammed bin Mahmûd el-Mâtürîdî es-Semerkandî vb… islaniyetin bir çok aynı konuda birbirine zıt fikirler ortaya koymalarına rağmen birbirlerine bu kadar ağır konuşmamışlar yada yazmamışlar beyefendi galiba bu büyük imamların eserlerinden birisini okumadığını ortaya koyuyor
İhsan Bey sanırım bütün kuranı bir teşbih kitabı gibi görüyor, hep anlatılmak istenen farklı, anlaşılan-zahir anlamlar hep yanlış-anlatılmak istenen hep farklı, kuran manası gizlenmiş bir kitapmış gibi. Halbuki kuranda özellikle hüküm konuları açık ve anlaşılırdır. Ben de maide suresi 27. ayetinden örnek vermek istiyorum: <br />"Onlara, Âdem'in iki oğlunun haberini gerçek olarak anlat:
Adam kan göre göre büyümüş, illa saplayacak bıçağı, ki sucuk yapıp sallandırsın balkondan…
Bence bu tür bir tartışmanın,ben ve benim gibi cahillerin önünde yapılması son derece yanlış. Sonuçta yapılan tefsirlerin yanlış olduğundan söz edilmekte ve bu tür konuların en azından arapça bilen değerli alimler veya din adamları tarafından yapılması kanısındayım. ,<br />Sayın Eliaçık'tan ancak şunu rica edebilirim,bu sayfayı kapatmasını ve gerekiyorsa diyanete savaş açıp eğer haklıysa,bu
Allah razı olsun İhsan Eliçık'tan. O'nun gibilerin sayısını çoğaltsın!. İslamın doğru anlaşılması ve yayılması için böyle düşünürlere ihtiyaç var.
John Frank zajam Ulaganje je jedan od vodećih nezavisnih kredita tvrtkama u svijetu . Mi smo dobro ustrojen , a tijekom godina razvila se dobro razumijevanje Vašim potrebama i pojedinačnim zahtjevima . Zalažemo se za liječenje naših kupaca pošteno i ponuditi uslugu koja je profesionalno , prijateljski i pomirljiv . Naši postupci su dizajnirani kako bi vam stane kako bi se osiguralo da pružamo
diyanetin arapçası ve kuranın arapçası farklı.bunu anladım.suudların kitaplarını da mı diyanet yayınlıyor? yani dilin yerlisi olan, bile bile mi hata yapıyor? bu konuyu dilin yerlisi olan bir alimle münazara etmenizi tavsiye ederim.
Hocam çok teşekkürler bu yazınız için. Vicdanlı birisi olmasaydınız sırf tepki almamak için bu yazıyı yazmazdınız, susardınız diğerleri gibi. Bu dürüstlüğünüz için teşekkürler. Bir vegan olarak sizin gibi müslümanların çoğalmasını çok istiyorum. Artık bilim sayesinde hayvanların aynı insanlar gibi duyguları olduğunu biliyoruz. Acı çeken, üzülen, sevinen, düşünebilen ve aile bağları olan bu
ne dedin john? anlamadık.<br />
beyhude çabalar… insanlar bilmedikleri için değil işlerine öyle geldiği için dini bu şekilde yaşarlar. bilgiye çok fazla misyon yüklüyorsunuz. (bu arada şu hırvat tefecinin reklamını da temizleseniz…)
Aydınlık fikirlerinizden bizleri nasiplendirdiğiniz için size minnettarım.<br />Saygılarımla.
İhsan hocama bu güzel ve bilgilendirici yazı için gönül dolusu teşekkürler. Bize hala ortaçağ zihniyetini yaşatmak isteyenlere ders niteliğinde olmuş. Kansız bir bayram dilerim.
Bişey sorucam, Bu bir gelenek, Hiç kimseye dini bir amaç güdülsün diye bir şey yok. Dinsel birliktelik için Bu gelenek haline getirilmiştir. Normalde sadece hacca gidenleri farzdır fakat gitmeyene vaciptir. Dediğimi düşün, kanı Allah için akıtıyorsun kafana göre akıtmıyorsun. Aldığın malların da karşılığını vermelisin.
O KADAR ÂLİM KEVSER SURESİNİ AYNI ŞEKİLDE MEAL EDECEK.<br /><br />BİRİ ÇIKACAK YOK YANLIŞ DİYECEK. ELİNE NE GEÇİYOR ACABA, YA ŞEYTAN NEFSİNİ ELE GEÇİRDİ, VEYA KENDİNİ KİRALADI…<br /><br />ALLAH AZZE VE CELLE HİDAYET ETSİN.
Bilgileriniz yanlıştır, Arapça bilen biri olarak söylüyorum Saffât Suresi'nin 107. Ayetinde kurban kastediliyor<br />(وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ)<br />Ortada bulunan kelime(bizebhin) kurban anlamına gelmektedir.<br />"Allah'a karşı yalanla iftira eden veya onun âyetlerini yalanlayan kimselerden daha zalim kim vardır? Muhakkak ki O, zalimleri felâha ulaştırmaz (kurtuluşa eremezler
Sürekli söyledikleri laflar: O kadar alim ulema yanlış anladı da bir sen mi doğru anladın? Lafıdır. Bu insanlar ezberlerinin dışına çıkan hiç bir şeyi sorgulamazlar. Kazara hoşlarına gitmeye başlayan bir yazıyı okumaya başladıklarında ezberlerini bozan şeylerle karşılaşınca yazının tamamını bile okumaz en altına gelir yine bilindik kelimelerle hakaret ve cahilce serzenişlere başlarlar. Okuyun
mustafa zulal bahsettiğin saffat 107. ayette , Biz, (İbrahim'e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail'i) kurtardık. …. diyor, yani orda özel bir durum var burdan tüm müslümanlara kurban kesme anlamını hangi akılla çıkardın hayretler içindeyim,
okuyanda okumayanda olayı kendine göre çekmiş, kimi diyor ki: yazık hayvanlara, kanlı bayram mı olur, kurban yoktur. kimi de diyor ki: kafir misin sen kurban apaçık yazıyor nasıl inkar edersin.<br />halbu ki hoca açık açık anlatmış kurban islamiyet öncesinden beri uygulanan bir ritüel, kuran la beraber gelmedi, zaten vardı. kurban malından mülkünden ihtiyaçlıyı nasiplendirmek için sunulan
Kur’ān’ın Aydınlığıyla yeni Coğrafyalara açılabilmek maksadıyla Kur’ān Haritamız İnşa edilmektedir..
Kuran çalışkanları için Kuran Haritası!
kuranharitasi.com
Peygamber efendimiz her sene kurban kesmiştir, hatta bir ümmetine birde kendisine olmak üzere iki kere kesmiştir. Anlayan için yeterli
Ya Allah aşkına cahil cahil konuşma. Bir fikir savunuyorsan eğer araştırda gel. Sağdan soldan sakallı hocalarından duyduğun lafla gelme. Allah zaten besin ihtiyacımız için belli sayıda hayvan kesmemize izin vermiştir. Bu söylediğinin kurbanla alakası ne?!!
arkadaş canlı hayvan satıyorsa normaldir savunması 🙂
Millet, bu adam Üsküdar’daki Kabe maketinin etrafında tavaf yapan insanların öncüsü. Okuyup kafanızı karıştırmanın bir anlamı yok. Ancak küfre götürür bu yazılanlar, doğruya değil.
Biraz araştırdım, iddia ettiğiniz şey yok. zanda bulunmayın, bununla ilgili delillerinizi sununuz, Saygılar
Sen de o zaman güzel dilbilimiyle bi açıklama yaparsın artık koçum . Yoksa Hıyar Ağası olarak nüfusa başvuru yaparsın bi zahmet. Adıma iyi bak. Biraz beyin egzersizi olur senin için.