Dinin Direği Nedir?

D

İslam’da en çok bilinen “nüsuk” namazdır. Yüzyıllardır Hz. Peygamber’in gösterdiği şekilde kılanagelmektedir. Ben de bu gösterilen yoldan gidenlerdenim…

Buraya kadar bir sorun yok.

***

Fakat “Namaz dinin direğidir” sözüne bir mim koyalım.

Çünkü…

İlk olarak bu söz uydurma hadisler kategorisinde değerlendirilmektedir. (bkz. Harun Ünal; Uydurma Hadisler, c.3, Mirac yay. İst., 2007)

İkinci olarak Kur’an’da namaz için böyle bir ifade kullanılmamaktadır.

Üçüncü olarak Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in din ve ibadet anlayışına uymamaktadır.

Şöyle ki: Malum, Kur’an’da nüsuk-ibadet ayırımı vardır ve namaz aslında ibadet değil; nüsuktur (bkz. Din ve ibadet anlayışımız I-II başlıklı makaleler).

Bu açıdan dinin direği, Müslümanlara mahsus, yer ve zamanı belli, önceden belirlenmiş hareketlerden oluşan ve onu yapan herkesin öyle yapmak zorunda olduğu “nüsuk” üzerine değil; tüm insanlığa mahsus, yer ve zamanı belli olmayan, önceden belirlenmiş hareketlerden oluşmayan ve onu yapan herkesin öyle yapmak durumunda olmadığı ve de “hayatın içinde faaliyet” şeklinde tezahür eden alan üzerine dikilmek icap eder.

Aksi halde dinin direği yaşayan hayatın ortasına değil; hayatın nispeten durduğu ve dışarıda bırakıldığı mabede dikilmiş oluyor. Bu ise gerçek hayat dininin tarzı (İslam) değildir. Bu, hayatı değil tapınağı esas alan diğer dinlerin tarzını andırıyor.

Dördüncü olarak Kur’an’ın nüsuk-ibadet ayrımına paralel olarak Hz. Peygamber’in de ibadeti böyle anladığını görüyoruz. Şu hadisler de bunun delilidir;

* “Mü’minin keremi (cömertliği, haysiyeti, şerefi, bütün iyilikleri) dinidir. Mürüvveti (mertliği ve insanlığı) aklı, hasebi (asaleti) güzel ahlakıdır.” (Hakim, Beyhaki)

* “Bedene kolay ve hafif gelen ibadeti size bildireyim mi? Sükutu tercih etmek ve güzel ahlak sahibi olmaktır.” (İbn Ebi’d-Dünya)

* “Allah’ın Resülü’nün yanında idik. Temiz su istedi, elini suya daldırarak abdest aldı, biz de Onu gözledik, hemen artan sudan içmeye çalıştık. Bunun üzerine Allah’ın Resülü şöyle dedi:

– Bunu size yaptıran nedir?

-Allah ve Resülüne olan sevgimiz dedik.

Şöyle buyurdu:

“Eğer Allah ve Resulüne olan sevginizi göstermek istiyorsanız emanete ihanet etmeyin, konuştuğunuzda doğru söz söyleyin ve etrafınızdakilerle güzel komşuluk yapın.” (Tabarani)

* “Biz Mesih Deccal’den konuşup dururken Resul-i Ekrem çıkageldi ve (bırakın bunları da) “Size Deccal’den daha korkuncunu bildireyim mi? buyurdu. Biz de : Evet, bildir ey Allah’ın Resulü dedik.

Şunları söyledi:

“Gizli şirktir. O da, namaz kılan adamın, başkası görüyor diye namazını gösteriş için süslemesi (daha ağır kılması) dır.” (İbn-i Mace)

* Allah’ın Resülü ile beraberdik. Yanında hayadan bahsedildi. “Ey Allah’ın Resulü haya dinden midir? Şöyle buyurdu: “Evet, hatta o dinin tamamıdır.” Ve şöyle devam etti: “Haya, haramdan sakınmak ve dilini tutmaktır. İffet de imandandır. Cimrilik ve faydasız söz ise nifaktır. (Taberani)

Bu tür rivayetler çoktur. Bunların hepsi Kur’an’ın din, ibadet ve ahlak anlayışına tamamen uyuyor. Dini ve ibadeti hayatın içinde vazediyor. Dinin direğini hayatın içine çekiyor. Dikkatle okuyun “ibadet” diye neye diyor, “dinin özünü” (tamamını) neden ibaret görüyor anlarsınız.

***

Hz. Peygamber’in nereyi işaret ettiğine, dini ve ibadeti nerede gördüğüne dikkat edin;

Demek ki Mesih Deccal muhabbetlerini bırakıp gizli şirke yani namazda riyaya bakmalıyız…

Demek ki güzel ahlak ve dilini kötü sözlerden tutmak ibadettir…

Demek ki haya, bırakın direği olmayı dinin tamamıdır…

Demek ki cömertliğimiz, haysiyetli ve şerefli olmamız ve de bütün iyiliklerimiz dinimizdir…

Demek ki aklımız mertliğimiz ve insanlığımızda, asaletimiz güzel ahlakımızdadır…

Demek ki peygamber sevgisini göstermenin yolu onun abdest suyunu içmek veya yüzümüze gözümüze sürmek değil; sözümüzde durmak, emanete riayet etmek ve güzel komşuluklardır…

Demek ki bunları “hayatın içinde” ayağa diken direği de dikmiş oluyor. Demek ki bunları yıkanın dini de yıkılmış oluyor.

***

Şu halde illa bu dine bir direk arayacaksak, bu, Kur’an’da geçtiği gibi “emrolunduğu gibi dosdoğru/dürüst olmak” (Hud; 11/112) ve “adaleti ayağa dikmek” (Hadid; 57/25) olabilir.

Demek ki dinin (İslam) direği doğruluk, dürüstlük ve adalet olmak icap eder.

Biraz düşünürsek, direk meydana/orta yere dikilir. Çünkü meydan veya orta yer herkesi ilgilendiren, herkesin gelip geçtiği yerdir. Bu nedenle direği herkesi ilgilendiren alana dikmek durumundasınız. Bu da bir toplum için doğruluk, dürüstlük ve adalet alanından başkası değildir. Dini ancak bu alan üzerinde yükselttiğinizde ayağa dikmiş olursunuz. Aksi halde namaz gibi sadece Müslümanları ilgilendiren, ancak camiye, mescide gidenlerin görebileceği bir yere dikerseniz hayatın dışına düşmüş olursunuz.

Başka bir deyişle, dinin direği mabette nüsuk (namaz, abdest, hacc vs.) ile değil; hayatın içinde ibadet (güzel ahlak, doğruluk, dürüstlük, adalet, söz, vefa, mertlik, cömertlik, çalışma vs.) ile ayağa dikilir. Bu nedenle dinin direği hayatın ta içinde; meydanda, herkesin ilgili olduğu orta yerde tezahür etmek durumundadır.

İnsanlar, sizi, hayat mecralarında güzel ahlak sahibi olarak, doğruluk, dürüstlük üzere, adalet için kılı kırk yararken, “o söylüyorsa doğrudur” dedirtirken, sözünde dururken, emanete riayet ederken, sözü namus bilerek yaşarken, mert bir karakterde, sahaveti (cömertliği) şeref sayarken, aldattığı ve yalan söylediği asla görülmemiş bir vaziyette, insanların elinden ve dilinden emin olduğu bir halde, çalışıp, üretip, yardımlaşırken, dayanışırken, paylaşırken, öksüzün başını okşarken, düşmüşün elinden tutarken, mağduru kollarken, mazlum için gözünü kırpmadan belanın içine atılırken vs. görecek…

Yani insanlar sizin “farklı bir kumaşa” sahip olduğunuzu anlayacak ve soracak;

“Bunları sana ne yaptırıyor? Nasıl ben de senin gibi olabilirim?”

İşte o zaman sizin “saklı gücünüz” ve “manevi dinamiğiniz” olan namazdan bahsedebilirsiniz;

“Bunları bana namazım (nusukum) yaptırıyor. Çünkü ben bir Müslümanım, Müslümanın ibadeti böyledir…”

Hz. Peygamber’in “sünneti” aynen budur.

***

Aksi halde “Namaz dinin direğidir” söyleminin manası yoktur.

Dahası “Kıl beşi bitir işi” anlayışında olanların kafa konforunu iade eden bu söylem, dinin esas olarak namazdan ibaret olduğunu çağrıştırmakta ve şeklî olarak dahi olsa sırf bunun yapanın cennetin baş köşesine otaracağı inancını iyiden iyiye yerleştirmektir.

Ne demek istediğimi Osmanlı’nın son dönemlerinde İstanbul’a gelen ve “Türklerde dini hayat” üzerine gözlemlerini aktaran yabancı bir gözlemcinin söylediklerini okuyunca daha iyi anlayacaksınız. Ben susayım, aynayı o tutsun;

“Türkler gayet mükemmel namaz kılan bir kavimdir. Fakat onların ibadetlerinde kelimenin yüce manasıyla çok din aranmamalıdır… Türklerde namaz günlük vazifelerdendir. Kendiliğinden anlaşılır ki, bu vazife elbise giymek, işini yapmak, yemek yemek ve uyumak vazifeleri gibi yerine getirilir. Eskiden beri alışılmış bir adet takip edilir. Ne halde bulunulursa bulunsun ve hal ne kadar elverişsiz olursa olsun namaz kılınır. Bir şahıs az nazik bir hikaye anlatır. O sırada müezzin ezan okumaya başlar. Hikaye anlatan hikayeyi keser, namazını kılar, sonra hikayesine kaldığı yerden devam eder… Bir tacir yalan söyler, aldatır, sonra namaz kılar, sonra yalan söylemeye ve insanları kandırmaya devam eder… Bir paşa vahşice bazı zulümler veya cinayet için emirler vermekle meşgüldür; ezan okunduğunu işitir, gayet huzurla seccadesini yayar, sakalını sıvazlar, rahat olduğu kadar muhteşem bir sima ile namazına başlar. Namaz kılındıktan sonra zalimane talimatını vermeye devam eder. Çünkü namazı ile vicdanının hiçbir alakası yoktur ve hiç kimse bunda hayret edilecek bir şey görmez, hiç kimse bundan arlanmaz, herkes kılınması gereken zamanlarda namazını kılar ve bununla her şey olmuş bitmiş olur…” (Filibeli Ahmet Hilmi; Tarih-i İslam, s. 535-536)

Bunlar yüz yıl kadar önceki gözlemler. Şu an değiştiğini pek sanmıyorum.

Görülüyor ki, Filibeli’nin de dediği gibi, gerileme sebeplerimizden birisi de din ve dindarlıktan arzu edilen şeyin “ruh” yerine sırf “şekil” ve “dışa yansıyan davranışlar” ortaya koymamızdır. Bu hususun mutlaka düzeltilmesi ve aydınlatılması gerekir. Üzülerek diyebiliriz ki İslam aleminde özellikle din görevlilerinin en az anladığı husus da budur. (Filibeli, s. 536)

Oysa asırların şartlarına direnen, mekanik hareketler değil; “ruh ve fikirler”dir. Dindarlıktan dünya ve ahiret bakımından umulan bir takım neticeler vardır ki bunlar ancak fazilet, erdem ve iyiliklerle elde edilmesi mümkün olan şeylerdir. Kaldı ki erdemler ve iyilikler ancak saf bir inancın ve temiz bir hikmetin mahsulü olabilir. Bizde çoktan beri din hususlarında “düşünmek” ortadan kalkmış olduğundan, dindarlar ancak şekil ve surette kalmakta ve düşünürler ise din dışında düşünmektedirler. (Filibeli, s. 536).

***

Demek ki dinleri üzerine biraz olsun düşünen kafalar, dinin doğruluk, dürüstlük ve adalet gibi doğrudan yaşam mecralarından akan davranışlar ile ayağa dikilebileceğini, dinin direğinin bunlar olduğunu hemen anlarlar.

Dinleri üzerine düşünmeyi “dine akıl karıştırmak” olarak anlayan çoğu “kıl beşi bitir işi”ciler ise, yarın, ellerini ovuşturarak geldikleri cennetin kapısında nasıl bir “şok” geçireceklerinden habersizdirler…

Yazar hakkında

ihsaneliacikeditör

18 yorum

  • 5 midir, 3 müdür. sayın eliaçık, inceleye bildiğim kadar 3'tür. 5 olduğuna dair net hangi ayetlerde mevcuttur. anlamadım. kaynak ve yardımcı olursanız sevinirim.

  • Salat dinin direğidir şeklinde düşünürsek hadisi, belki daha değişik değerlendirme yapma imkanı olabilir. Salatı ikame etmek ne demektir? Tam olarak neleri içinde barındırır? Bu hususu Kuran çerçevesinde anlamlandırma yaparak tekrar düşünmeli ve hayatımıza bu şekilde katmalıyız diye düşünüyorum.

  • “ahlakı güzel olmayanın ibadetide güzel olmaz.”<br />“kimin ahlakı güzelse dinide güzeldir”<br />“kötü kişinin şekil ibadeti ile dini makbül değildir.”

  • sayın hocam ben sayın hakkı yılmazın salat analizi hakkındaki düşüncenizi merak ediyorum<br /><br /><br /><br />alıntı hakkı yılmaz<br /><br />[SALÂT]<br />ANLAMI<br /><br />الصّلوة [salât] sözcüğünün yapı olarak, ص ل ى [saly] ve ص ل و [salv] köklerinden türemiş olması mümkün görünmektedir. Dilbilgisi kurallarına göre her iki kökten de türemiş olabilir. Zira hem ص ل ى [saly] hem de ص ل و [salv]

  • Dinde zorlama yoktur.ister gelirsin.ister gelmezsin.iyi kotuyu ayirt edebiliyorsak, gercek olan hak yasamimizin son buldugu anda onumuze cikacaktir.itaat ettinmi etmedinmi diye .iyiyimi sectin yoksa iyi olmayani mi.bunlari karsiligi hep ahirettedir.dinimizi en iyi bir sekilde koruyalim.zevkimize duskunlugumuz icin dini seviyemizi dusurmeyelim.dinimizi yuceltelim asagilamayalim.

  • aga o değilde, sen yapmaya mı çalışıyon, yoksam yıkmaya mı? bi yandan islam&#39;da şunlar da düşünülmeli derken diiiiger yandan ıbızıt diye başka bi&#39;şeyi götürüyon? yani sence namazdan önemli noktalar var islam&#39;da ve bu yüzden namaz dinin direği değil? iyi de derdin unutulmuş bi&#39;şeyi hatırlatmaksa namaz niye batıyo anlamadım? Derdimiz mi başka acabaaa ne acep? heh?

  • Dinin direği ahlakdır. Çünkü müslüman olmakla, ahlaklı olmak şey değildir. Ne diyor Yaradan “bana kul hakkıyla, şirkle gelmeyin” hayatta ki bütün her şey kul hakkıdır. yola tükürmek, çöp atmak, yalan söylemek, kadını dövmek vs. hepsi kul hakkına girer. Önce ahlaklı ol, zaten dinin direğini bulmuş olursun. Ardından da müslüman olman çok kolay…

  • Sayın eliaçık din benim için evrensel düşünce yapısı içindeki doğruluk dürüstlük mertlik mantıklı olan yere varsa yardım severlik ve bu kazanımların helal yoldan kazanımı kanunudur. kimse hoca hacı rast gele olamaz gerçek hacı hoca evliya ne ise bu vasıfları taşıyan güzel insan yaratıcının rızasını kazanandır.ve ibadetlerin öğretmesi gerekeni yapmış sayılıır. şükürler olsunki böyle güzel insanlar vardır mantık manzumesi çerçevesinde bilgi dağarcığını gelişen dünya güzelliğinde yüceltmiştir bu insana din felsefesi değil insan olabilme erdemini rabbim verdiği akıl sayesinde nasip etmiştir. hikaye dinlemiyoruz bir yaşam tüketiyoruz müsterih yaşam dinin değil insan olabimenin direğidir. ak koyunların sırtından para ve mevki sahibi olanların dinin ne direği nede temeli işe uzaktan yakından alakası yoktur.

  • ihsan eliaçık. sen hasta mısın? bu kuranın muhammedinin , mekki hz muhammed olmadığını, onun sadece kuranı nasıl olduysa okuduğunu, bu kuran wahyının asıl muhatabının ahir zamandaki mehdi hz muhammed olduğunu , muhammed kavramının, bir adam değil , suleymana atfedilen bir sıfat olduğunu hala anlamıyor musun ya.

  • 10 emirin kim olduğunu, aşere mübessire olarak islamda anıldığını, oysa bunların katledilen devrimciler olduğunu, ifk olayı ve ayse sahtekarlığının mary magdalena olduğunu, eshab sahtekarlığının mehdinin misak elçileri yani 12 imam havariler yerine uıydurulduğunu, mekke islamının batıl, mehdinin hak olduğunu hala anlamıyor musun?

  • salatın, seccade namazı değil de cihat olduğunu hala anlamıyor musun, salat edecek mekan bulamayanların seccadeyi salat mekanı olarak ortaya koyduklarını hala anlamıyor musun?

  • Salat; yakarmak, talep etmek, yalvarmak, istemek, sukretmek, kisacasi dua etmek demektir. Kuranda namaz degil salat vardir. Salat anladigin dilden yapilmalidir. Ayrica şekillerle sinirlamamak gerekir. Kuranda salatin şekli yoktur. Isteyen diledigi gibi salat eder, namaz kolar..

  • Sen okumuş insansın bide müslümanlığı ilk sartlari ne onu ögren 1 kelime i saadet 2 namaz kılmak 3 oruç tutmak 4 Zekat Vermek 5 hacça gitmek sen birini değil ikisini ibadet saymıyon bunlar islamın ilk sartı daha imanın sartlari var bide bunları öğren sonra dinin direğidir nedir onû Öğren senin teori darwin teorisi gibi sizler maymundan geliyor sunuz

  • ayaktakımının yok olup giden köpeklerinin, ve tüm o cılkı çıkmış kasvetli güruhun gözlerin toz savuran o güleç fırtınaya, tüm o özgüruhların ruhlarına övgüler, Saygıdeğer:İhsan Eliaçık Hocamıza Selam olsun…

Kategoriler

SON İÇERİKLER

ARŞİV

Konular