“BİR MİLYAR İNSAN HANGİ SUÇUNDAN DOLAYI AÇ?”

&

16 Ekim Dünya Gıda Günü nedeniyle BM haberi:

“Birleşmiş Milletler (BM) dünyada açlık sorunu yaşayan insan sayısının 1 milyarı geçtiğini açıkladı. BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile Dünya Gıda Programı’na (WFP) yayınladıkları ortak raporda, dünyada açlıkla mücadele eden insan sayısının, 2009 yılında 100 milyon artarak, 1 milyar 20 milyona ulaştığını bildirdi. Raporda, bu sayının son 40 yıldaki en yüksek aç sayısı olduğu ifade edildi. FAO Genel Sekreteri Jacques Diouf rapor açıklanırken, ‘Aç insanların sayısındaki artış tahammül edilemez noktada’ dedi. Diouf, ‘Açlık sorunun yok edilmesi için ekonomik ve teknik olanaklarımız var, ancak açlığı sonsuza kadar yok etmek için eksik olan siyasi iradedir’ diye konuştu…”

Görüldüğü gibi 1 milyar 20 milyon insan “yeryüzünün” sokaklarında aç dolaşıyor.

Oysa kıssaların anasında ne deniyordu: “Orada (yeryüzünde) aç kalmazsınız, çıplak olmazsınız, susuzluk çekmezsiniz, güneşin sıcağında yanmazsınız.” (Taha; 118-119)

Yani “yasak ağaçlardan” (adam öldürmek, hırsızlık, yolsuzluk, fuhuş, zulüm, işgal, şiddet, sömürü vb.) yediğiniz takdirde açlık, çıplaklık, susuzluk, yanma; ateş, kaos ve krizden kurtulamazsınız…

Bunlar olmadığı takdirde yeryüzü sizin için “cennet” aksi halde “cehennem” olur…

Yeryüzünün cennete veya cehenneme çevrilmesi bizim kendi ellerimizle yaptıklarımızdan dolayıdır…

Her kim her sabah üzerine güneşin yeniden doğduğu, çiçeklerin açtığı, nehirlerin aktığı, kuzuların melediği, kuşların uçuştuğu, insanların cıvıldadığı bu yeryüzü cennetini “yasak ağaçlara” dokunarak “cehenneme” çevirirse ettiğini bulacaktır. Her kim de cehenneme çevrilmiş yeryüzünü tekrar cennete dönüştürmek için çalışırsa karşılığını eksiksiz bulacaktır…

***

İşte dünyaya böylesi bir bakışa Ali Şeriati “Tevhidî Dünya Görüşü” diyor.

Yani kozmosu bir ve bütün halinde kavrama, yeryüzünü bir ve bütün halinde kavrama, insanlığın bir ve bütün olduğuna; renk, ırk, kavmiyet, milliyet, cinsiyet, mülkiyet bakımından Allah’ın önünde eşit ve özgür olduğuna inanma…

Tüm insanlığı Ehlullah (Allah’ın ailesi) gibi görme…

Buradan bakılınca tevhid ve şirk bu birlik ve bütünlükle ilgili olur.

İnsanları renk, ırk, kavmiyet, milliyet, cinsiyet ve mülkiyet bakımından ayıran ve parçalayanlar Allah’a (bire/bütüne) şirk koşmuş olurlar.

Burada “Allah” teolojik bir kavram değil; bilakis sosyolojik ve antropolojik bir kavrayıştır. Hasan Hanefi’nin dediği gibi Kur’an’a baktığımızda Allah’ın kendisini teorik değil; “pratik” bir düzeye yerleştirdiğini görürüz. Allah bir logos değil; fakat daima bir fiil halindedir. Allah, akılla kavranabilen bir obje, bir fikir, bir kategori değil; fakat bir “davranış” ve “vaziyet alış”tır. Allah, tanımlamadan uzak fakat varlığın yanında olup epistemolojiye değil ontolojiye dahildir.

Bu durumda diyebiliriz ki “Allah” insanların dünyasında ihtiyaç, umut ve arayışlarda ortaya çıkmaktadır. Muhammed’in Allah’tan aldığı okyanustan kabına dolan kadardır. İhtiyacınız, umudunuz ve arayışınız oranında kabınızı doldurabilmektesiniz. Siz ihtiyaç hissetmez, umut bağlamaz ve aramazsanız kabınız bomboş olacaktır. Yani dışınızda değil; içinizde Allah yok demektir. Kör açısından güneş neyse ihtiyaçsız, dertsiz, umutsuz ve arayışsız biri için de Allah odur…

Madem Allah ihtiyaç, dert, umut ve arayış oranında insanların dünyasında tecelli ediyor, şu halde, Allah insanın en temel ihtiyacı neyse onun arayışında görünür (müzahir) oluyor. Bu ise, kıssaların anasında değinilen açın, çıplağın, susuzun ve yanan adamın arayışında ortaya çıkıyor. Demek ki Allah açın, çıplağın, (maddi ve manevi) susuzun ve yanan adamın ruhu ve umudu olarak inkışaf ediyor; yani keşf ve müşahade olunuyor. (‘Fakirin neyi var Allah’tan başka’ veya ‘Umut fakirin ekmeğidir’)…

Kanımca bunun böyle olmasını Allah istemiş görünmektedir. Sanki insanların dünyasında dipten gelen bir arayış dalgası halinde müzahir (kural, ilke ve değerleriyle görünür hale gelen) olmak istemektedir…

Bu nedenle tarih boyunca peygamberlerin hep yoksulun, “açın, çıplağın, susuzun ve güneşin sıcağında yanan” adamın sesi ve soluğu olarak ortaya çıktığını görüyoruz.

Ne garip bir cilvedir ki yoksulların ve açların sesi olmak tarihte ilk defa modern çağda materyalist ve ‘Allah’sız’ bir ideolojiye kalmıştır. Bu nedenle de tutmuyor. Çünkü eşitlik söylemi biraz “irrasyonel’ ve fakat imkansız değildir. İnsanoğlunu, dünyanın acımasız dönen çarkı karşısında, ancak bitmek tükenmek bilmeyen derin bir maneviyatla beslenen adalet özlemi ve eşitlik arayışı ayakta tutabilir. Aksi halde teker teker yıkılır ve teslim olur. Kuşaklar boyu süremez. ‘Mümkün gerçekten daha fazla gerçektir.’

***

Bu nedenlerledir ki “yeryüzünde 1 milyar aç” meselesi her şeyden önce “Allah” davası ile ilgilidir. Kur’an perspektifinden bakarsak bu tevhid-şirk konusuna girer. Çünkü Kur’an’da şirk kavramının geçtiği ilk yer “Bahçe sahipleri” kıssasıdır. “Keşke Rabbime şirk koşmasıydım” diyen Bahçe sahibi zengin dindarlık iddiasında ve fakat bahçesine (sermayesine/tarlasına/parasına/mülküne) tapmaktaydı.

Demek ki bugün peygamber gelse, 14 asır önce “Bu kız çocukları hangi suçudan dolayı öldürüldü?” diye çağa seslendiği gibi, bugün olsa “1 milyar insan hangi suçundan dolayı aç?” diye soracaktı. Gelen ilk ayetler buradan başlayacaktı. Allah ilk buradan çağa seslenecek, yoksulların ve açların lehine, mülk sahiplerinin ise aleyhine olarak tarihin akışına müdahil olacaktı.

İlk 23 surede o günün 9 büyük mülk sahibi kabile ağasını; Velid bin Muğire, Umeyye bin Halef, Ebu Cehil, Ebu Süfyan, Ebu Leheb, Utbe bin Rabia, Ebu Amr es-Sakafi vb. eleştirerek işe başladığı gibi başlayacaktı. Çünkü bunlar bir tanrıya inanan, namazında niyazında insanlardı. Kabe’nin yeniden yapımında Velid bin Muğire ‘haram para getirilmemesini’ istemişti… Ebu Cehil beş vakit (evet beş vakit) namaz kılıyordu. ‘Vay o namaz kılanların haline’ ayetinin yer aldığı Maun suresi onun hakkında nazil olmuştu…Bunların çoğu Kabe’yi yedi defa tavaf eder, cünüp olunca boy abdesti alır, Ramazan ayında oruç tutarlardı… (İbn Habib’in el-Muhabber adlı eseri cahile dönemi Araplarının dini hayatına dair çok kıymetli bilgilerle doludur. Oradan anlaşılıyor ki İslam’da dini ibadetlerin (nusuk) hiç birisi yeni değildi; hepsini başta yukarıdaki elebaşılar olmak üzere cahiliye Arapları yapıyordu.)

Demek ki bugün olsa, örneğin, Türkiye’nin en zengin 9 büyük ailesini; Koç ailesi (6 milyar dolar üzeri), Sabancı ailesi (6 milyar dolar üzeri), Şahenk ailesi (5-6 milyar dolar), Ülker ailesi (5-6 milyar dolar), Doğan ailesi (4-5 milyar dolar), Tara ailesi (4-5 milyar dolar), Eczacıbaşı ailesi (3-4 milyar dolar), Yazıcı ailesi (3-4 milyar dolar), Dinçkök ailesi (3-4 milyar dolar) gibi büyük mülk sahiplerini aynı onları eleştirdiği gibi eleştirerek “ilk mesajlar” başlayacaktı…

Aynı şekilde yeryüzünün 9 büyük mülk sahibini; Warren Buffett (Yatırımcı/62 milyar dolar), Carlos Slim Helu (Telekom/ 60 milyar dolar), Bill Gates (Microsoft/58 milyar dolar), Lakshmi Mittal (Çelik/ 45 milyar dolar), Ingvar Kamprad (Ikea/31 milyar dolar), KP Singh (Gayrimenkul/ 30 milyar dolar), Oleg Deripaska (Aluminyum/28 milyar dolar) eleştirerek küresel çapta “ilk mesajlar” başlayacaktı…

Çünkü çağımızın yerel ve küresel çapta “Bahçe sahipleri” bunlar ve bunların “zuhruf”una (altına, paraya, lükse, şatafata) özenen daha yüzlercesidir…

Bunlara sorsan önceki çağlarda olduğu gibi “Mallarımız üzerinde dilediğimiz gibi hareket edemeyeceğimizi sana namazın mı emrediyor ey Şuayb?” (Hud; 87) diyecekler, “İsterse Allah’ın doyuracağı kimseleri mi biz mi doyuracağız?” (Yasin; 47) diye mustağnileşecekler, “Yanlarındaki ile eşit hale gelmekten” (Nahl;71) ödleri kopacak ve “Zenginliği kendi aralarında dönüp dolanan bir devlete” (Haşr; 4) dönüştürdükleri için onu korumak için her yola başvuracaklardır.

Bunun böyle olacağını görmemek için Kur’an’ı teberrürken ve ölülerin arkasından okuyup durmak lazımdır (!).

***

İşte çağın peygamberâne misyonu bunların karşısına dikilip “Lehu’l-mülk” diyen söylemdir.Yani Mülk Allah’ın (herkesin/kamunun) dur. Allah’ın toprağı, suyu, merası, otlağı, bağı, bahçesi, doğalgazı, petrolü, alimunyumu insanlığın ortak mülküdür. Bunlar üzerinde tekel oluşturulamaz, adilce paylaşılmalıdır. Hiç kimse tek başına bunların baronu ve ağası olamamalıdır.

BM raporlarına göre Afrika kıtasındaki açlık sorununu çözmek için 40 milyar dolara ihtiyaç var. Yukarıdaki listeye bakın, örneğin ilk sıradaki Warren Buffett’in tek başına serveti 62 milyar dolar!

Ee mesele gayet açık değil mi?

Yeryüzünde 1 milyar insan aç dolaşıyor, öte yandan bir adam tek başına bir kıtanın açlık sorununu çözecek servete sahip!

Bugün peygamber olsa işe “1 milyar insan hangi suçundan dolayı aç?” diye sorarak başlardı ne demek anlaşılıyor olmalı…

Çünkü Kur’an’dan okuduğuma göre söylüyorum, Allah’ı en çok rahatsız eden şey kendi yarattığı dünyası üzerinde “aç, çıplak, susuz ve güneşin sıcağında yanan” insanların bulunmasıdır. Tevhid açısından birinci ve ilk mesele budur. Yeryüzünde dikili putlar bile sonraki meseledir. Çünkü “put” dediğiniz açların ve yoksulların emeği ve alınteri üzerine dikilen şeydir.

Allah’ı en çok hoşnut eden şey ise, zenginler ve yoksullar arasındaki uçurumun giderildiğinin görülmesidir. Yeryüzünün bütün tapınaklarından yükselen ayinler, okunan dualar, kesilen kurbanlar bile bundan daha önemli değildir.

Madem Allah insanların ihtiyacı, umudu ve arayışında müzahir oluyor, kurtarıcı beklemeye ne gerek var? Umudu ve arayışı diri tutmak, canlandırmak, yaymak ve örgütlemek Allah’ın gören gözü, işiten kulağı ve yürüyen ayağa olmak demek değil mi?

Ve bu hemen yanı başımızdan başlamalı değil mi?

“1 milyar insan hangi suçundan dolayı aç?” sorusu, bu nedenle çağın insanî ve ilahî sorusudur. “Bu kız çocukları hangi suçundan dolayı diri diri gömüldü?” sorusunun çağa tercümesidir.

“Yaşayan Kur’an” çağa bu soruyu sorar, peşine düşer, dava eder.

Ta ki son aç doyuruluna, son çıplak giydirilene, son susuz suya kavuşana, son yangın söndürülene kadar… Ve bunlara neden olanlar alaşağı edilene kadar…

20 yorum

  • Allah&#39;ın gören gözü, işiten kulağı,yürüyen ayağı olmak…çok iddialı bir söylem gibi<br>dualarımın bitiş cümlesi şudur &#39;&#39;Herşeyi işiten ve bilen Allah&#39;ım duyamadıkalrım için kulağım, göremediklerm için gözüm ol ve beni yaratılmışların şerrinden koru..&#39;&#39;<br>temel fikir yapısına katılmakla beraber, mutlak egemen, hiç bir şeye ihtiyacı olmayan Rabbimizin gören gözü, işiten

  • insanın bu makaleyi okuduktan sonra &quot;İŞTE DİN BU&quot;diye haykırası geliyor,gerçektende din bu ALLAH RAZI OLSUN HOCAM Elinize ve yüreğinize sağlık rabbim yar ve yardımcınız olsun…

  • Aklın yolu,dinin yolu bir. Bu makaleye itiraz edebilecek akıllı bir insan veya herhangi bir dindar olabilir mi? Çok mantıklı,insani ve vijdani şeylerden bahsetmiyor mu? E orasından burasından marazlanabileceğimiz bir şeyler arama yerine yazının bütününe baktığımızda mesaj çok açık ve net değil mi? Yanlışa karşı el,dil ve kalp tepkisinin hiç bir aşamasında yokmuyuz! O zaman kelimelerin de

  • Bir zamandan beri değerli yazı ve yorumlarınızı takip ediyorum. Yine muhteşem bir makaleyle karşı karşıyayız. Söylenecek bir şey yok. Yüreğinize sağlık…

  • Saygıdeger İhsan Eliaçık taktire şayan bir makale daha fakat benim anlayamadığım ve kavramayamadığım sorun bu fragmanda Allah bütün bu yapılanlara neden müdahil olmuyor tabiki bu yapılanlar ve bundan sonra yapılacak olanlar bize elbette ki gayp ama mutlak güç sahibi ve tek yaratıcı olan Allah burada açlıktan ölenlerimi yoksa Şehvet, Şöhret, Servet düşkünü Tagut&#39;umu sınav ediyor.<br><br> Kur&

  • Her makalenizi coşkuyla bekliyor ve okuyorum.1Milyar insan aç bu dini bu kitabı anlamadığımızdan açlık çekiyor.Ölülere değil dirilere inen bu kitap yaşayan insana yaşayan ve yaşatan bir kitap olarak inmiştir.peygamberimiz gelse sizin yazdığınız gibi sorsa neden aç bir milyar insan dese aynen yaşadığı dönem gibi kovar taşlarız.kuranı yanımızda yaşamımızda taşırsak allahın iziniyle onlarla öyle

  • Kamusal alanda ve yasa uygulamalarında 30 yıllık hizmetin verdiği teçrübe şu gerçeği düşünmeme neden olmuştur.Sermayenin var oluşuna katkı sağlayan bütün yasal düzenlemeler aynı zamanda rekabet koşullarını yok etmekte ve ahlak sahibinin değil ama sermaye sahibinin sürekli egemenliğini pekiştirmektemidir.Sermaye sahibinin egemenliği kamusal ortak varlıklar üzerinde olmakta ve geç doğanlar bu

  • doğruya ne hacet . sayın eliaçık korkarımki dini kullanan dinsiz kapitalistler sizi dinsiz kominist diye suçlayacaklar. nede olsa doğruları söylüyorsunuz

  • Ey sünnetullahı okuyabilenler, eğer varsa teknolojik egemenliğinizi yoksulluğu ortadan kaldırmak için neden kullanmıyorsunuz.Bu toprağın insanının elinden para denilen bir kağıt parçası verilerek alınanların yönü neden yoksullar olmasın.Önünde bir engel mi var.Yoksullar abdesini almış hazır vaziyette alın terini vermek için bekliyor.Ey para egemenliği,Ey sünnetullahı okuyabilenler,Ey sermaye

  • 1 milyar insanın aç kalmasının sebebi, dünya düzeninin yanlış kurulması,Ekonomi sistemlerin Kurana göre yorumlanmaması, Sermayenin halka eşit yayılmaması diyorsunuz.Sonuna kadar katılıyorum hocam. Yalnız<br>3.paragrafınızda verdiğiniz ayette paragraf içerisinde belirttiğiniz &quot;yeryüzü&quot; kelimesi ayetin anlamını farklı bir boyuta çekmiyormu?, <br>AYET :“Orada (yeryüzünde) aç kalmazsınız,

  • Efendim;<br> Bu gün Haberturk adlı tv. kanalında konuşmanızı dinledim. Ve bay Erol Yarar&#39;ın şahsında da sizin ifadenizle<br>&quot;bahçe sahipleri&quot;ni gördüm. Haklı olarak işaret ettiğiniz gibi, &quot;Bir milyar insan hangi suçundan dolayı aç?…&quot; <br> &quot;Allah&quot;sız dediğiniz o ideoloji &quot;yıkıldı(!)&quot;da n&#39;oldu? Açların, yoksulların sayısı mı azaldı? Dünya

  • Sayın hocam sizin yazılarınızdan ve konuşmalarınızdan ötürü kutluyorum.Bencede doğru bildiğinizi söylüyorsunuz ve doğru olan dünyanın gerçeği olanda budur zaten.1 milyar insan aç ama bu sarmaye bir kişinin elinde toplanmış zevk-ü sefa içinde yaşatıyor ne kadar traji komikdir ki zaten bu insanlar harcamaya kalkışsalar bu paralarını akıtabilecek bir yerleri yok, açları ististam etmek yada

  • nur-hani arkadaşa kendimce hazırladığım yanıttır.<br>Sevgili kardeşim;<br>&quot;milyarlarca insanın müslüman olup El-ilah bilinci ile kuşatılmış olmasına ragmen fıkıh, fıkıh kabile, kabile mezheb, mezheb ayrışmasına ve bütün yaşanalara izin vermesine bir anlam veremiyorum.&quot; demişsiniz.<br><br>Bu yazdığınızın, Allah&#39;ın adaletinin gereği olduğunu düşünüyorum. Allah yeryüzüne birlik

  • TÜM YAZILARINIZI OKUYORUM İHSAN BEY VE YENİDEN YENİDEN AYDINLANIYORUM.ŞU ZAMANA KADAR İSLAM DİYE ANLATILAN KURU RİTÜEL DİNİNİN NASILDA UYDURULDUĞUNU TEKRAR KAVRIYORUM.HZ.HUSEYNİ KATLEDENLERİN ASLINDA İSLAM DİNİNİ KATLETTİĞİNİ DAHA İYİ İDARAK EDİYORUM.VE OGÜNDEN BUGÜNE BUNUN NASILDA KURUMSALLAŞRAK KÖK SALDIĞINI ÜRPEREREK ANLIYORUM.VE HAYKIRIYORUM &quot;FEKKU RAGABE,FAKKU RAGABE,FAKKU RAGABE&quot;!

  • kısacık ömür hayatında ve yaradanın en ufacık dünyasına, insanların birbirinin boğazındakini almak için savaşması çok fena. Allah islah etsin.Dünyanın tüm sofraları senin olsa da yiyeceğin şey bir avuçtur. Dünyanın tüm toprakları senin olsada daimi yerin 2 m2 dir.Düşün bunları düşün de ona göre Kapitalistlerin sömürüsüne karşı Bayrak olun.Paylaşmayı emreden Allahın emirlerini dile getirin.

  • Bugün Afrika&#39;da Milyonlarca insan açlıkla ölüm arasında savaşım veriyor. Bir takım aklı evveller SMS ile 5 Lira yollama derdine düşüyor.işin boyutu 40 Milyar Dolar ve hala kimse anlamak istemiyor. Sn. Eliaçık bunları 2 yıl öncesinden dile getiriyor ve hala mesafe kat edilemiyor.İnsanlar açlıktan ölmeye devam ediyor. Zengin görgüsüz Arabın biri 2 km çöl kumlarına adını yazdırıyor uzaydan

  • ihsan hocayı takdir ediyor ayrıca endişeyle takip ediyorum ki başına bir iş gelmesinden korkuyorum zira bu coğrafyada doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar ihsan hoca bize onuncu köyden sesleniyor ama sorun burda onuncu köyü halka iyi anlatabilmekte yatmaktadır. bütüm özlemimiz sınıfsız, sınırsız, eşit, paylaşımcı, bir dünyada din dil ırk ayrımı olmadan yaşamaktır bunlar ancak on;ncu köyü

Kategoriler

SON İÇERİKLER

ARŞİV

Konular