“Ortak” Türkçe’nin en sevdiğim kelimelerinden birisidir.
Gündelik dilde “Na’ber ortak?” veya “Ya ortak baksana…” gibi ifadelerle daha sevimli bir hal alır ve sosyal bilinçaltımızı ifade eder.
“Adalet Devleti” adlı 2003’te çıkan kitabımın alt başlığına da“ortak iyinin iktidarı” demiştim.
Bu yazıda ise bir “ortaklık” hikayesinden bahsedeceğim.
Bir çok konuda olduğu gibi “Kürd sorunu” hakkında da size de gayet ilham verici gelebilir.
Önce rivayeti okuyalım:
***
“Kabe’nin duvarları yeniden örülüyordu. Haceru’l-Esved’in (Siyah taş) bulunduğu yere kadar yükseltildi. Hacerü’l-Esved’in yerine yerleştirilmesi işine gelince, Kureyş kabileleri arasında sert bir tartışma ve çekişme başladı. Her Kabile, yalnız başına kendisi kaldırıp yerine koymak istiyor, buna, en çok kendisinin layık olduğunu iddia ediyordu.
En sonunda birer tarafa çekildiler, and içtiler ve çarpışmak için hazırlandılar.
Abdu’d-Dâr oğulları; ortaya içi ‘kan’ ile dolu bir çanak getirdiler. Müttefikleri olan Adiy oğulları ile birlikte ellerini ‘kanlı çanağa’ batırarak bu yolda ölmeyi göze aldıklarına yemin ettiler. Bundan dolayı onlar ‘kan yalayan’ diye anıldılar.
Kureyş kabileleri bu iş üzerinde dört veya beş gece durdular. En sonunda Mescid-i Haram’da toplanarak birbirleriyle konuştular. Birbirlerini insafa davet ettiler.
O zaman Kureyş’in en yaşlısı olan Ebu Umeyye diye anılan Huzeyfa bin Muğire ‘Mescid’in kapısından ilk giren hakem olsun!’ dedi. Huzeyfa’nın teklifi makul bulunarak kabul edildi. Gözler birden Beni Şeyba kapısına çevrildi.
Nihayet Beni Şeybe kapısından birisi göründü. ‘Bu el-Emin, Muhammed! Onun vereceği karara razıyız’ dediler.
Durumu anlattılar.
‘Bana bir örtü (genişce bez) getirin’ dedi. Velid bin Muğire’nin elbisesini getirdiler. Başka bir rivayete göre (Belâzurî) de kendi harmanisini yere serdi. ‘Her kabileden birer adam, bunun birer köşesinden tutsun’ dedi.
Örtünün dört ucundan birisini, kabilesi adına Utbe b. Rebia’ya… İkinci ucunu Ebu Zem’a b. Esved’e…Üçüncü ucunu Ebu Huzeyfa b. Muğire’ye… Dördüncü ucunu Kays b. Adiyye (As b. Vail’e) tutturdu.
‘Kaldırın onu’ dedi. Konulacak yere kadar kaldırdılar. Sonunda Haceru’l-Esved’i kendisi alıp eliyle yerine yerleştirdi ve üzerinden duvar örülmeye devam edildi.” (M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Mekke Devri; s. 108-109).
***
Bu rivayet, İslam tarihinde Peygamberlik öncesi dönemden bir sahnedir.
Hilfu’l-Fudul, Medine Vesikası gibi daha nice “ortaklık” örnekleri var. Ticaret kervanları, ganimet bölüşümü, tarlada çalışma işleri de hep böyledir.
Onun ekonomi-politik bilincinin daima işe ortak etme, meseleye katma, birlikte yapma şeklinde tabarüz ettiğini görüyoruz.
Şimdi…
Buradan ne çıkar?
Buradan, Türkiye’nin ve hatta dünyanın meselelerini çözmede “işe ortak etme” bilinci çıkar.
Türkiye’nin meselelerini “Türkiye ahalisini” ortak ederek çözeceksiniz.
Bir mesele varsa onu tarafları ortak ederek, işin ucundan tutturarak çözeceksiniz.
Bunu numara, desise, plan, kumpas ile değil; gerçekten ve sahiden “taşı yerine” koymak için yapacaksınız.
Ellerinizi “kanlı çanağa” batırarak, intikam yeminleri ederek, “kan yalayanlar” olarak anılmanızı sağlayacak devlet politikaları ve örgüt eylemleriyle bir yere varamazsınız.
***
Kanımca Kürd sorunu, en temelde bir adalet ve eşitlik sorunudur. “Kürd yok” demekle “Allah yok” demek aynı yere varır. Çünkü halklar ve diller Allah’ın ayetleridir. Kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur, bütün halklar eşittir.
Sorun aynı anda “Türk’ün endişesi” giderilerek ve “Kürd’ün onuru” iade edilerek çözülebilir. Bunun için de ortak vicdan lazımdır. Bu, her geçen gün yara alıyor.
Barışın dili, bir gözü Türk’ün endişesinde, diğeri Kürd’ün onurunda olan bir dildir. Bunun dışındakiler “kan yalayanların” dili olarak tarihe geçecek.
Demek ki “Bölünüyor muyuz!” Türk’ün endişesi olarak, “Kürdüm ve öyle kalacağım!” talebi de Kürd’ün onur arayışı olarak kaydedilmek ve dikkate alınmak durumunda.
“Asker” ve “gerilla” dili barışın dili değildir. Üçüncü bir dil yaratılmak zorunda.
Ben Anadolu topraklarında ortak ülke ve ortak devletten yanayım. Kürdistan benim nazarımda bu topraklarda ayrı bir devletin değil; coğrafyanın ve bölgenin adıdır. Ortak ülke, ortak devlet olmalıdır. Buna Türk veya Kürt devleti değil; Türk’ün ve Kürd’ün ortak devleti olarak “Adalet Devleti” demekteyim. Burada Türk, Kürt ve diğer tüm halklar “ama”sız, “fakat”sız ve“ancak”sız eşittir.
Bu nasıl başarılacak?
Tek yanlı dayatma ile bir yara varılamaz. Anadolu halklarının vicdanı tam bir eşitlik içinde ortak bir vicdan, ülke ve devlet yaratabilir. Bunun ontolojik (tarihsel, coğrafi, kültürel, dinsel) zemini mevcuttur. Bu olduktan sonra bir yanımızın Türk, diğer yanımızın Kürd diye atmasında bir mahsur yoktur. Aynı kalbin bir Türkiye, bir Kürdistan diye atması yaşam göstergesidir. O zaman bir bedenin iki güçlü pazusu oluruz ve emperyalizmin emellerini kursağında bırakırız. Aksi halde parçalanıp yem oluruz. Ne Kürdistan Kürtlere, ne Türkiye Türklere kalır.
Evet, ortak bir vicdan, bundan bir ortak ülke, bundan da bir ortak devlet çıkarmak mümkündür. Bunun zemini önce kanlı çanağa batırılmış ellerin yıkanması, ortaya bir örtü serilmesi, herkesin bir ucundan tutması ve böylece taşın yerine konmasıdır.
Ortak vicdan, birbirimizin ölüsüne daha fazla ağlayabilerek, ortak ülke özellikle Kürd’e memlekette daha fazla yer açarak mümkündür. Öyle ki bu yer açma eşit hale gelinceye kadar olmalıdır. Burada fedakarlık daha çok ‘egemen’ olana düşmektedir.
Egemenlik gayr-i şahsileşip ve gayr-i etnikleşip eşitlik sağlandıktan sonra görülecektir ki, esas sorun, Türk ile Kürd arasında değil; Türk’ün Türklüğünü, Kürd’ün de Kürtlüğünü kendine yegane meslek yapmış, buradan beslenen, buradan semirerek sömüren, bu iş bitince işsiz kalacağını düşünen Türk ve Kürt “kenz”cileri ile geri kalan tüm ahali arasındadır.
Demek ki barış, öldürmek için ellerin batırıldığı “kanlı çanaklardan” değil; yaşatmak için ellerin bir ucundan tuttuğu yere serilen “örtülerden” çıkıyor.
Demek ki mesele yere bir örtü serme ve ucundan tutma bilinci ve iradesindedir.
Bu memlekete lazım olan Türklük ve Kürtlük değil; ortaklık çoşkusudur. Adalet, eşitlik, kardeşlik, merhamet iklimidir.
Ayrı bir “Kürdistan” çoşkusu içindeki bir adamı ne Kürtçe TV, ne anadilde eğitim kesmez, kesmeyecektir.
“Türklük” guruna kendini kaptırmış bir zihin, Kürtçe konuşan birisine karşı ‘içindeki o zalim şüpheyi’ hiçbir zaman atamayacaktır.
Çünkü “ortak ruh” kaybolmak üzere, hatta kaybolmuş.Ucundan tutacakları yere serilen bir örtü heyecanı taşımıyorlar.
Bakın, bize lazım olan “somut çözüm önerileri” filan değildir.
Ortak ruh, ortak vicdandır. Bu ülke bunu kaybediyor.
Bir an önce ellerimizi “kanlı çanaktan” çıkarıp yıkamamız, yere serilecek bir örtünün ucundan tutmamız gerekiyor.
Bir gün bu örtüyü seren bir “el-Emin” çıkacaktır.
Taş birlikte yerine konacak, yaralar sarılacak, ülke yeniden örülecek ve ortak vicdan kazanacaktır.
Bu rüzgar dağdan da esebilir ovadan da.
Bu ülke bunu başarabilecek tarihe, vicdana, bilinçaltına, ruha sahiptir.
Yeter ki buna inanın.
Önce inanın.
Hocam çok teşekkür ederim…Öyle güzel bir örnek verdiniz ki ,Ben şahsen Kürt biri olarak Türk olanında bu yazıdan kendisine düşen ''ibretlik vesikası'' örnek üzerinde düşünmesini çok isterim…<br /><br />''Kanımca Kürd sorunu, en temelde bir adalet ve eşitlik sorunudur. “Kürd yok” demekle “Allah yok” demek aynı yere varır. Çünkü halklar ve diller Allah’ın ayetleridir.
Selamün Aleyküm Hocam<br />Yazdığınız bu yazının güzelliği ve etkileyiciliği karşısında size hayran kaldım. Sizi, düşüncelerinizi ilk defa okuyorum ama bir daha bırakabileceğimi sanmıyorum. Ben de yeni yeni düşünceleri olgunlaşan, etrafına ve yaşama olan saygısı yeniden filizlenen biri olarak yazıyorum şu an. Dilerim ki Allah'tan sizin elinizi, kaleminizi, gözlerinizi ve Ilmin kapısı olan
evet barışın dili,karşılıklı hasasiyetleri dikate alan,onları ortaklaştıran kelimeleri yanyana getirmekle mümkündür.adaleti güçle değil,eşitlikle temasa geçirdiğimizde çözülemeyecek hiç bir sorunumuz kalmayacaktır.hep şuna inanmışımdır.bu savaşı samimi müslümanlar bitirebilir ancak.bu cesur söylemlerinizin hakikate ulaştıran ulak görevi gördüğünü görüyor,hisediyor ve sizi sevgiyle selamlıyorum
gerillaya gitmeyi düsündügüm su günlerde, müslüman bir türkten böyle seyleri duymak insani umutlandiriyor. Bitiyoruz, tükeniyoruz farkinda degiliz.
Eyvallah ihsan hocam, söylenecek başka söz kaldı mı bilmem ama bu vizyonu ve çerçeveyi ısrarla savunmalı ve ezberleri bozarcasına, sahici bir söyleme dönüştürme ve çoğaltma işini bütün müslümanlar olarak birlikte almalıyız. Müslümanlar ölmedi yaşıyor, ALLAH VAR, Vicdanlılar var. İnşallah yarayı en doğru reçete ile müslüman türkler ve kürtler saracaktır. Müslüman Türklere İhsan hocamın söylemi ve
teşekkürler hocam …
İnsan cevap yazmadan duramıyor. Nietzsche'in dediği gibi "insanlar arasında susmak çok zor, hele geveze biri için." Öncelikle değinmek istediğim kim kendini nasıl tanımlıyorsa tanımlasın. Ancak kendilerini şöyle düşünsünler. Sevgili Kürt ve Türk kardeşlerim ya da hangi millettenseniz. Ya o ana-babanın çocuğu olarak dünyaya gelmemiş olsaydınız. Yıllarca şu sözün güzelliğiyle
Bir konuyu farklı bir açıdan almanız sizin yaşayan ilminizi gösteriyor.Elinize sağlık hocam..Bu bir gerçektir ki bir toplum kendini düzeltmedikçe Allah da onları düzeltmeyecektir. Bir toplumda yaşayan bir grup insan, inancından veya fikrinden dolayı herhangi bir şekilde bastırılıyor, aşağılanıyor ve baskı altına alınıyor ise onunla karşı karşıya olmak sorunu ile karşılaşması kaçınılmazdır. Ancak
Asla ve asla sirf birilerine duydugunuz,kin,öfke yüzünden gerillaya ya da Özel Kuvvetlere,suraya buraya gitmeyin! Hicbirseyin cözümü savas degildir! Savas yalnizca bütün bir toplum olarak yasama hakki,namus,seref sürekli bir tehdit altinda oldugu sürece son caredir.Inanin ki Ihsan Eliacik gibi düsünen yani vicdaninin sesine duyarli olan Türk de az degildir! Ve inanin ki birgün mutlaka
Egemenin fedakarlık göstermesi gerekir diyorsunuz.Peki ülkede egemen kim?Dünyada egemen kim?Tüm toplumların yaşam biçimlerini onların üretim ve üretilenin dağıtılış şekli belirlemezmi?Konuşmamız gereken mesele kürt meselesi değilki.Sermayenin kimliğini bilen varsa bana bir zahmet söylesin.Eğer gerçekten özgürlük mücadelesi yapacaklarsa, ilk önce Ahmet Türk mardindeki topraklarını, diğer ağalarda
Kürt sorunu diye birşey var mı ki? Sorunumuz örgüttür, gerilladır! O bölgedeki halk kendine ait toprak, özerklik vb birşeyler istedikçe de gerillanın isteğine destek olmaktan başka birşey yapmayacaktır.<br />Yazınızda Efendimiz sav) i örnek vermişsiniz, ne mutlu ama devamında seçtiğiniz kelimelerde ben aynı güzelliği göremiyorum.<br />Resmen yandaş bir yazı yazmışsınız…<br />Kürtlerin (kastım
En temel sorun “adalet ve eşitlik” kavramları üzerinde odaklaşır. Düşünen varlığın(İnsan) ona verilen mekan ve zaman dilimi içinde depdebesini yaşadığı, muhasebesini yaptığı, mağlubiyet/ galibiyetinin ekseninde bu kavramlar vardır. Hesap gününün yargılama kriterleri, bu kavramlar etrafında şekillenecektir. <br />İhsan hocanın bu çalışmasında tartışılacak bir husus yok. Başından sonuna kadar
" ORTAK " olma birbirinden yararlanmakla eş anlamlı değilmidir? Naber ORTAK der'ken. Ben ve sen bir arada birlikte var olanı pay'laşmaktır. Neyi derseniz, Havayı,suyu,gölleri,dağları,madenleri,yolları tüm zenginlikleri kullanmayı içerir. Bunlara ilaveten de, Okulları,Hastaneleri,Hava Yollarını, Trenleri,Otobüsleri, ormanları kullanmıyormuyuz? Ortaklaşa birlikte. Nedir?
arabi: arap toplumu<br /><br />medine: arabi, farisi, habeşi, türki, kürdi vb. milletlerin kurduğu medeniyet…<br /><br />din=medine=medeniyet hepsi aynı kökten…<br /><br />yeni medilerin kurulup toplumsal bir anlaşmaya ihtiyaç var… Rabbimiz utandırması olacak inş…
Müslümanın müslümanla bir sorunu yok, bizim ülkemizin sorunu terör.<br />Ölen askerlerin içerisinde kürt kökenli vatandaşlarımız da var ve ağıtlar kürtçe yakılıyor Bunun gibi şehirdeki terör olaylarından çok sayıda kürt vatandaşımız etkileniyor.<br />Terör istemiyoruz.<br />Kukla istemiyoruz.<br />Büyük İsrail projesine hayır.
Sevgili hocam,Siz en iyisi kürt konusunda yazmayınız.Daha önceleri de yazdığınız gibi,Çözüm diye ortaya koyduğunuz bir şey yok.Gerilla gibi ifadeler bakış açınızı daha doğrusu tarafınızı belli ediyor.Öyle ortak ruh,ortak vicdan gibi genel ifadelerle bu iş çözülemez.Bir şey diyecekseniz,Türklere değil,bölücü kürtlere söyleyiniz.Sorunu çıkaran onlar.Devlet ne yapacak.Dini konularda yazdıklarınızdan
Adil bakış açısı ve adalet temelli öneriler, sorunların çözüm yolunu ortaya koyuyor. Lafını esirgemeden, eğip bükmeden, adil ve doğru olanı ifade etmek de bu durumda daha büyük önem kazanıyor. İhsan Hocanın "Ortaklık" hukuku olarak ifade ettiği husus çok önemli… Alimlerin, hocaların siyasi konulardaki tavır ve çözüm önerileri sunmalarını çok çok önemli, bu nedenle İhsan Hocaya
Müslümanlar bölünemezler<br />Allah’ın Kur’an’da bildirdiği ilkelere göre Müslümanlar, ırk, coğrafi ve etnik bir temele dayanan devlet kuramazlar. Renk, dil, şube, kabile ne olursa olsun, Müminler kardeştirler, bir bütündürler ve birbirlerine karşı imtiyazlı değildirler. Bu ilke sınıf, zümre ve şahıs tahakkümünün ortadan kaldırılması, toplumsal eşitliğin ve adaletin sağlanması açısından temel bir
Sayın Adsız; Kuranda Allah (CC) "Biz sizi kabilelere, topluluklara böldük ki birbirinizle tanışasınız, kaynaşasınız ve alış veriş yapasınız diye" ayetini hatırla. Haliyle müslümanlar ayrı ayrı halklardan, uluslardan oluşacaktır ve birbiriyle her konuda alış veriş yapıp, tanışıp kaynaşacak, iylikte yarışacaktır. Hepisinin tek çatı altında toplanması ve tek bir idarecinin yönetiminde
selam !<br />PEYGAMBERİMİZE ATILAN İFTİRADIR AMAÇ HACERUL ESVED TAŞINI KUTSALLAŞTIRMAK ..<br />Kabe’nin duvarları yeniden örülüyordu. Haceru’l-Esved’in (Siyah taş) bulunduğu yere kadar yükseltildi. Hacerü’l-Esved’in yerine yerleştirilmesi işine gelince, Kureyş kabileleri arasında sert bir tartışma ve çekişme başladı. Her Kabile, yalnız başına kendisi kaldırıp yerine koymak istiyor, buna, en çok
Sayın Eliaçık; katılmadığım tek görüşünüz Türk – Kürt meselesi üzerine olanıdır. Ortada "Türkler" ve "Kürtler" diye ayrılabilecek iki topluluk olsa, bu sözleriniz belki değerlendirmeye alınabilir. Ortada tek bir topluluk vardır: bir dönemde ölüm kalım mücadelesi vermiş, Allah'ın izni, Resulullah'ın şefaati, Evliyaullah'ın yardımı ile hayatta kalmayı başarabilmiş
siz bu ülkede kürdistan diye bir bölge ilan ettiğiniz vakit zaten bölünme vuku bulmuştur kanımca.avrupada aynı ortak ruhu canlandırayım deyip önce özerklik sonra ayrı bir devlet oluşumları meydana geldi yakınlarda uzak değil.demokratik hak özgürlük ortak akıl ruh falan deyip dini açıdan size güvenenlerin siyasi görüşlerini etkilemeye çalışıyor gibisiniz.dini siyasete karıştırmak olmuyor mu
"Bu rüzgar dağdan da esebilir ovadan da" deyip noktaladığınız şu bütün söyleminize ASLA KATILMIYORUM! Yani "Bedrin Arslanları"yla, vatan-millet-ırz düşmanları bir o zaman?<br />Bu söylem, hayatın ve tarihin gerçekleriyle adalete hiç uymadığı gibi vicdana da sığmıyor! Hem de hiç!… <br />Sözünü ettiğiniz o taş var ya, içimizdeki beyinsiz işbirlikçilerin ve maşaların yüzünden,
Peygamber efendimizin adaletinin anlatıldığı kıssada sürekli olarak adaletin tesis edildiği ve en uygun çözümün peygamberimizce uygulandığı anlatılmakta ve doğru da.Ama bir şey gözden kaçıyor."Taşı Hz.Muhammed(s.a.v) yerine koyuyor!".O da bir kabileye mensup değil miydi?Aslında onun taşı yerleştirmesi ile yine bir kabileye üstünlük sağlanmış olmuyor muydu?<br />Olayımızda böyle olması
Kürtlerin bu ülkede gelemedikleri makam, sahip olamadıkları bir imkan mı var, onlara daha ne yeri açılacak ? Gidip emperyalistlerle anlaşıp tüm davaları kendi saltanat ve rahatlarını sürdürmek olan iblis uşaklarına kulluk, kölelik etmesinler. Bu ülkede ırk temeline dayalı bir milliyetçilik yokki. Düşüncede, kıvançta, tasada, ülküde birlik temelinde bir milliyetçilik var. Kürdün onurunu kıran kim.
Zor bir konuda yazı yazmış ve yorumlamışsınız. Hocam bu konulara fazla girmemek en doğrusu. Kürtler kendi içinde kendileri çözeceklerdir. İslamın, PKK ve yandaşlarına ihtiyacı yok.
hocam yorumlarınıza teşekkür ederiz. umarım bazı çevreler yorumlarınızdan ders alırlar.ülkemizdeki kürt sorununun çözümüne katkı sağlarlar.yazılarınızı yorumlayan bazı katılımcıların yazılarını üzülerek okudum.halen ülkemizdeki bu sorunun çözümsüzlügünü savunan tekçi, ırkçı söylemlerle ülkemizi kaosa sürüklemek istiyenler oldugunu anladım. ırkçılık kürt olsun türk olsun bir milletin diğer bir
Bu eşitlik algısı yerleşene kadar, insanları yeryüzündeki tüm insanlarla eşit olduklarına inandırana kadar, tüm nefret söylemleri karşısında nefret edilenin yanında durmak boynumuzun borcu. Üstünlük kelimesinin girdiği her konuda adaletsizlik var. Ve siz de takip ettiğim kadarıyla hep bu yönde, mazlumun yanında durmaya çalışıyorsunuz. Allah hepimizi dosdoğru yollarımızda ilerletsin inşallah…
Ben burada sadece görevlibaşını görüyorum.