Eliaçık Hoca’ya İlk İftarı Çok Görenlere Rağmen, İlk Sahur Arkadaşı Ben Oldum

E

Veysi Dündar/Ocak Medya /08 Mayıs 2019

Ramazanın ilk günü dolmadan siyasi iktidar kendinden olmayanlar için hiç de bu kutsi ayın ruhuna uymayan eylemlerle ayın tamamı için yetecek haksızlık bonusunu bir gecede toplamayı başardı.

Hakka hukuka sığmayan bir karar ile tam iftar saatinde adeta biz orucumuzu hak yiyerek açar, hukuku tatlı niyetine yeriz diyerek kendilerini dünya tarihinin hoş olmayan bir bölümüne emanet ettiler.

Bu yetmemiş olmalı ki hak yiyerek iftar edenler, bir de oruçlu insanları İstiklal Caddesinin orta yerinde, hem de oruçlarını açtıkları sırada yerlerde sürüklemeyi, iftar sofrasını dağıtmayı kendine hal gördü.

Ülkede içişlerinden mesul olanların üzerine alınmadıkları suçlar için attığımız oylar yok hükmüne tahvil olurken, bu da yetmez denilerek ayni içişleri sorumluları Yeryüzü Sofrası inisiyatifini İstiklal Caddesi sanki bu yeryüzünün parçası değilcesine tekme tokat ve zor ile caddeden ters geri ettiler.

İhsan Eliaçık Hocanın dünkü sofrasına katılmamış olmam sadece tesadüf ve yoğun İstanbul seçimi konsantrasyonuna dair bir haldi. İstanbul seçimlerini dünya tarihinde görülmemiş bir pişkinlikle iptal ettirmenin haksız gururu ile ibretlik olanları izlerken iftarı dahi unuttum. Saatlerce ekran karşısında ve sosyal medyanın karmaşasında ne olduğunu anlamaya çalıştım. Dün gecenin genelinde bana 3 saatlik bir uyku faturası çıkaran seçimin hengamesi içinde İhsan Eliaçık’ın uğradığı şiddeti geç algıladım. Onun hem orucunu açmasına müsaade etmeyen zülmün, hem onu bayıltacak kadar düşmanlık içeren müdahalenin, hem de bütün geceyi gözaltında geçirmesine yol açan özgürlük kısıtlamasının farkına bayağı geç vardım.

İhsan Eliaçık’a Ramazanın ilk iftarını ve sahurunu zehir edenlerin yarattığı bu travmanın ardından ilk iftarı olmasa da ilk sahurunu beraber yapmak için davet ettim sevgili hocamı. Ben İhsan Eliaçık hocayı size yeniden anlatacak değilim.
Benim hatta bir değil tam iki röportaj ileportre ilemakale ile her daim konuğum değil öz be öz evsahibimdir O.

Sadece doğrudan 4 yazıma konuk olan Eliaçık Hocam için, şunları yazmıştım:
“Adıyla müsemma sözü çok az insana onun kadar yakışır. İhsan ismine Eliaçık soyismini ekleyen kader onun belki de hayat çizgisini daha ilk defa kulağına fısıldandığında belirlemişti. Kurani bir isimle belki de Türkçenin en güzel birleşimini yanyana getiren İhsan Eliaçık, adının hakkını insanlığa vermenin telaşı ile acele edenlerden.”

“Onunla dostluğum ekalliyet mirası Pera’ya dayansa da kardeşliğim Adem A.S.’a dayanıyor. Biz Adem’in torunları olduğumuza inanıyoruz. Biz kardeşliğin tüm diğer hukukların üstünde olduğuna inanıyoruz.
“Devrim yapamazsınız, devrim olursunuz” der Ursula Le Guin. Devrim olamıyorsanız ancak yaptığınızın ve size tabi olanların kölesi olursunuz”

İhsan Eliaçık için benim imgeme düşenler yazık ki önceki gecenin karanlık anıları ile gölgelendi. Siyasi iktidarın eleştirdiği ne varsa dönüştüğüne delalet eden hukuk ve emniyet uygulamaları bu ülkenin belki de son 50 yılında hiçbir vakit muhatap olmadığı çirkin tabloları ardı ardına servis etti.

Benim için Ramazan’ın kutsallığı kadar uzun sahur gecelerine katılan dostlarımın heyecanı da bu sultan ayı ayrıca özel kılar. İster Eliaçık Hoca gibi inancın bayrağını en yukarı taşıyan bir din alimi olsun, isterse yine dün geceye katılan yazar Sadık Usta gibi felsefeci bir ateist olsun Ramazan bana fiziksel açlığı hissettirmezken, fikri olarak doyduğum zamandır.

Geçen sene hem de kadir gecesini beraber geçirdiğim Sadık Usta yağmurun bereketini esirgemediği bu ikinci sahur gecesinde bana Eliaçık hocayı beklerken eşlik etti. Onunla Kadir Gecesini şu sözlerle anlatmıştım geçtiğimiz Ramazan:
 “Müslümanlığımdan şüphe etmeyin. Ne namazım eksiktir, ne de orucum. Kendimi çocuk bilmediğim günden bu yana. Lakin kader beni İstanbul Pera’ya ışınladı. Etraf ecnebi, ateist, deist kaynıyor. Bir kısmı ile de arkadaş oldum. İnsanın alnının       ortasında dini diyaneti yazmıyor ki. Kavun gibi koklayınca da olmuyor. Ben bahtsız Muselman etrafımda bu münafıklardan bir arkadaş ordusu ile yaşamaya mecburum maalesef. Ezcümle her ne kadar onların zaviyesinde pek manası olmasa da      ben Kadir Gecesinde elde ettiğim sevapları bu bahtsız dostlarıma havale etmeye teşneyim. Ne olacak, ben zaten onbir ay ve yirmi dokuz gün ibadete berdevamım. Kadir Gecesi bonusundan biraz paylaşsam ne olur? İster latife niyetine ister       makale niyetine okuyun, ben Salih amelli Muselman olarak tek eksikleri benim gibi inanmak olan hiçbir dostumun cehennem ateşine kurban gitmesini istemem”

İhsan Eliaçık ve Sadık Usta gibi iki yüksek gönülü konuk ettiğim Sahur gecesini unutmayacağım. İhsan Hoca’nın bana anlattıklarını ayrı bir yazıya sakladım. Bugün (dün) dün (önceki) gecenin yaralarını sarma gecesi idi.

“ Biz yaralarımızı yan yana durarak saranlardanız.”

İktidarın gücü sadece fikre, hukuka, barışçıl eyleme siyasete yeter görünerek kendini mutlak güce teşmil etse de, mutlak gücün mutlak zehri ile ağulanmış bu hale mesafeyi çizmek zorundayız.
Kendini en güçlü hissettiğin an, aslında en zayıf anındır. Çünkü tepeye çıkmışsın ve bu inişin başlangıcıdır.

İktidara bunu ister İstanbul’un sıradan seçmeni olarak, ister Eliaçık Hocanın detaylı bir makalesi olarak anlatın fark etmez.
“Tıkalı kulak sevmediği sesleri duymaz.”
Ama aynı zamanda onu uyaran sesleri de duymaz.
Bu onun acı kaderinden başkası değildir.

Yorum ekle

Kategoriler

SON İÇERİKLER

ARŞİV

Konular