“Dağlar titriyor. Cesetler çöp gibi sokaklara serildi.
Bütün bunlara rağmen RAB’in öfkesi dinmedi, eli kalkmış durumda.
RAB uzaktaki ulusları bir sancak işaretiyle, dünyanın en uzağındakileri bir ıslık sesiyle çağıracak; hızla hemen gelecekler.
Aralarında yorulan, sendeleyen olmayacak; uyuklamayacak, uyumayacaklar.
Gevşek kemer, kopuk çarık bağı olmayacak.
Okları sivri, yayları kuruludur.
Atlarının toynakları çakmaktaşı, arabalarının tekerlekleri kasırga gibidir.
Askerleri dişi arslan, genç arslanlar gibi kükrer, homurdanarak avlarını kapıp götürürler.
Kimse avlarını pençelerinden kurtulamaz.
O gün İsrail’e karşı denizin gürleyişi gibi gelecekler!” (Yeşeya; 1/25-30).
Dinle ey İsrail!
Ey gökler dinleyin, ey yeryüzü kulak ver! (Yeş.1/2)
RAB’in öfkesi dinmedi, eli kalkmış durumda! (Yeş.5/25).
***
“Sadık kent nasıl da fahişe oldu.
Adaletle doluydu, doğruluğun barınağıydı, şimdi ise katillerle doldu.
Gümüşü cüruf oldu, sütüne su katıldı.
Yöneticileri hırsızların işbirlikçisi; hepsi rüşveti seviyor, armağan peşine düşmüş.
Öksüzün hakkını vermiyorsunuz.
Dul kadının davasını görmüyorsunuz. (Yeşeya; 1/21-23).
Adalet püskürtüldü, doğruluk çok uzaklarda.
Gerçek kent meydanında sendeleyerek düştü.
Dinle ey İsrail!
Ey gökler dinleyin, ey yeryüzü kulak ver!
RAB’in öfkesi dinmedi, eli kalkmış durumda!
O gün İsrail’e karşı denizin gürleyişi gibi gelecekler!
***
“Evlerine ev katanların, tarlalarına tarla katanların vay haline!
Oturacak yer kalmadı. Ülkede bir tek siz oturuyorsunuz.
Her Şeye Egemen RAB’in şöyle ant içtiğini duydum: Büyük ve gösterişli çok sayıda ev ıssız kalacak. İçinde oturan olmayacak.
Hepsi alçaltılacak; dize getirilecek, küstah bakışları alçaltılacak. Ama Her Şeye Egemen RAB adaletinden dolayı yüceltilecek, Tanrı doğruluyla kutsal olduğunu gösterecek.
Kuzular kendi otlaklarındaymış gibi otlayacak, zenginlerin ıssız kalan konutlarını yabancılar ele geçirecek.
Suçu yalanla örülmüş iplerle, günahı araba urganıyla çekenlerin vay haline!
Diyorlar ki: Tanrı elini çabuk tutup işini hızlandırsın da görelim.” (Yeşeya; 5/8-19).
Dinle ey İsrail!
Ey gökler dinleyin, ey yeryüzü kulak ver!
RAB’in öfkesi dinmedi, eli kalkmış durumda!
O gün İsrail’e karşı denizin gürleyişi gibi gelecekler!
***
“Sıkıntı çekmiş ülke karanlıkta kalmayacak.
Geçmişte Zevalün ve Neftali bölgelerini alçaltan Tanrı, gelecekte Şeria Irmağı’nın ötesinde, Deniz Yolu’nda, ulusların yaşadığı Celile’yi (Gazze’yi) onurlandıracak.
Karanlıkta yürüyen halk büyük bir ışık görecek.
Ölümün gölgelediği diyarda yaşanların üzerinde ışık parlayacak.
Ya RAB, ulusu çoğaltacak, sevincini artıracaksın.
Ganimet paylaşanların coştuğu gibi onlar da sevinecek senin önünde.
“Kollarını kıran değneği”, onlara eziyet edenlerin sopasını paramparça edeceksin.
Tıpkı Midyanlıları yenilgiye uğrattığın günkü gibi…
Egemenliğin, esenliğin büyümesi son bulmayacak.
Egemenliğini ADALETLE ve DOĞRULUKLA kuracak.” (Yeşaya; 9/2-7).
***
Dinle ey İsrail!
Ey gökler dinleyin, ey yeryüzü kulak ver!
RAB’in öfkesi dinmedi, eli kalkmış durumda!
Evet, o gün İsrail’e karşı denizin gürleyişi gibi geleceğiz!
Geçmişte Babil, Asur, Sasani, Roma nasıl alçaltıldıysa, bugün de İsrail, Amerika, İngiltere öyle alçaltılacak!
O gün denizler gürleyecek, gökler çatırdayacak, insanlık vicdanı sel olup taşacak.
Çünkü bu kattığını çer çöpe çeviren bir adalet seyr-i huruşanıdır (çoşkun yürüyüşü).
Bunun önünde geçmişte kimse duramadı, bugün de duramaz.
Çünkü dünyanın ezeli ve ebedi kanunu değişmedi: Dünya küfürle devam eder, zulümle asla!
Dinle ey Amerika!
Ey gökler dinleyin, ey yeryüzü kulak ver!
RAB’in öfkesi dinmedi, eli kalkmış durumda!
O gün adalet deniz olup taşacak, gök yarılıp çatırdayacak!
Yeryüzüne ezilenler varis olacak! (Kasas; 28/5)
Böyle buyurdu insanlıkla yürüyen Yaşayan Tanrı…
Böyle buyurdu İbrahim’in, Musa’nın, Yeşaya’nın, İsa’nın, Muhammed’in Rabbi Allah…
Böyle seslendi İncir ve Zeytin ağaçlarının altında, Sina dağının eteklerinde ve Beledu’l-Emin’in sokaklarında yükselen bütün o sesler, böyle….
Dünya durdukça, şehirlere bombalar yağdıkça, kollar kırıldıkça, titrek çocuk elleri çöplüklerden ekmek toplarken küstah şampanyalar patladıkça, komşusu açken tok yatanlar oldukça, ‘arşı çatlatan’ öksüz ağlamaları sürdükçe de devam edecek, hiç susmayacak!
Ta tanyeri ağarıp, karanlığın dehlizleri yırtılıp, sabaha ulaşıncaya kadar…
***
Dinle ey İsrail!
Yazıdaki alıntılar Yeşeya’ya aitti. Yani Tevrat’dan…
Hani o Tevrat’ı okuyup bombardımana başlayan İsrailli askerin elindeki kitabın Yeşayası…
Bu sözleri sizin gibi “kendini gerçekleştiren kehanet” olarak anlamıyorum. Zulmün ve adaletin, yükselişin ve çöküşün her toplum için geçerli evrensel yasalarının hatırlatılması olarak anlıyorum. “Aynı kandilden” gelenler hep böyle konuşur, hemen tanırım.
Kulak ver ve iyi dinle:
“O gün İsrail’e karşı denizin gürleyişi gibi gürleyerek gelecekler…” (Yeşaya; 5/30)
Yani…
İşgale karşı direniş, zulme karşı adalet, işkenceye karşı insanlık, saldırıya karşı kenetlenme, tanka karşı sapan taşı, havadaki uçaklara karşı yerdeki kalabalıklar, savaşa karşı barış, cehenneme karşı cennet, küstahlığa karşı yürek, korkaklığa karşı cesaret, bombardımana karşı intifada… denizin gürleyişi gibi gürleyerek gelecek!
Zulüm/adalet baş çelişkisinin evrensel yasası denir buna.
Bunu kimse durduramadı ve yenemedi, siz de durduramaz ve yenemezsiniz, asla!
Bombardımana giderken okuduğunuz elinizdeki kitabın uyarılarını da mı okumuyorsunuz?
O bile size karşı!