BOP DEĞİL DARUSSELAM

B

Evrensel Adalet ve Barış yurdu (Dâr’us-Selâm) her şeyden önce bir görevdir.
Kur’an “Allah dâru’s-selâm’a çağırıyor. Allah kimi layık görürse onu doğruluk ve dürüstlük yolunda yürütür.” (Yunus; 10/25) derken bu hedefi göstermiyor mu?
Ayette geçen Dâru’s-Selam tabiri “Barış, esenlik, huzur, adalet, güvenlik yurdu” anlamına gelmektedir. “Allah ‘daru’s-selâm’a çağırıyor” ifadesi bu bağlamda henüz dünyadayken kurulacak “evrensel adalet ve barış yurdu” olarak okunmalıdır. Klasik tefsirlerde bundan maksadın cennet olduğu görüşü varsa da bu görüş bağlama uygun düşmemektedir. Çünkü cennet ve cehennemden sonraki iki ayette zaten bahsediliyor.Demek ki Allah doğruluk ve dürüstlük yolunda yürüyenleri, dünyaya kana bulayan zalimlere inat “adalet ve barış yurdu” kurmaya çağırmaktadır.

Bu çerçevede “selâm” kavramı “esenlik, huzur, güvenlik, adalet, barış, sulh” gibi oldukça geniş bir anlam çerçevesine sahiptir. Bu tabire kısaca “adalet ve barış yurdu” diyoruz: Kimsenin hakkının yenmediği, savaşların, katliamların, kıyımların, işgallerin olmadığı, baskı, zulüm ve zorbalığın ortadan kaldırıldığı, farklı din, mezhep ve etnik kökenlerin barış içinde birada yaşadığı, insanın en temel hakkı olan “varolma hakkının” tam olarak sağlandığı bir ülke/coğrafya gerçek anlamda adalet ve barış yurdudur…

Hz. Peygamber, Hendek’te taşa vururken saçılan kıvılcımlara bakıp “Kisra’nın ve Bizans’ın hazinelerini görüyorum” diyerek çevresindekilere bu hedefi göstermemiş miydi? Bölgeyi, binlerce yıldır süren İran-Roma rekabetinden kurtarıp evrensel adalet ve barış yurduna dönüştürme hedefi onun ve dolayısıyla da Kur’an’ın ülküsüydü…

“Bir kadın San’a’dan Hadramevt’e kadar tek başına yürüyecek, Allah’tan başka kimseye tapılmadığını görecek” derken aynı hedefi göstermiyor muydu?

Peygamber’in rüyası bu değil miydi?

Peygamberin rüyasını ne sanıyorsunuz? Ufuk çiziyor, hedef gösteriyor, hedef!

Kur’an’ın Rum suresinin girişinde yine bu hedef gösterilmemiş miydi?

Kur’an’da “İbrahim’in kuşları” örneği, böylesi bir hedefin nasıl gerçekleşeceğini göstermek için verilmemiş miydi? (Bkz. “İbrahim’in kuşları” başlıklı makale).

Hz. Süleyman bu hedefin peşinden gitmiş ve kurduğu ülkenin başkentine Dâru’s-Selâm (Jerusalem) dememiş miydi?

O Süleyman ki merkezi Kudüs olan bir devlet kurmuştu. Böylece bölgeyi bir adalet ve barış yurdu (Daru’s-Selam) haline getirmiş ve bunun için Kudüs’e bu anlamda Jerusalem denmişti. Güneyde Sebeliler (karıncalar), kuzeyde Hititler (kuşlar), doğuda Babilliler (cinler/periler) ve batıda Fenikeliler (yelkenli gemi ve rüzgarlar) emrine girmişti. Çünkü bu devletler o dönemde böyle anılır ve bilinirlerdi. Onlarla çeşitli zamanlarda temaslarda bulunmuş ve konuşmalar yapmıştı. Sebe Kraliçesini ülkesine davet etmişti. Göz açıp kapayıncaya kadar (çok kısa bir sürede) onun tahtının bir benzerini yaptırtmıştı. Tahtın, krallığın, debdebenin değil; asıl daha başka şeylerin insan hayatındaki önemini ona göstermek istemişti. Kraliçeyi Allah’ın dinine davet etmiş ve Müslüman olmasına vesile olmuştu. Böylece dünyanın başına dünyada gözü olmayan kanaatkar ruhlu insanların geçmesi gerektiğinin dersini vermişti. Kur’an’da Süleyman kıssası bu nedenle masal olsun diye anlatılmıyor; ufuk veriyor, hedef gösteriyor, hedef!

Keza Abbasi İmparotorluğu’nun başkenti (Bağdat) bu hayal ile kurulmamış mıydı?

Selahaddin Eyyubi, Hz. Süleyman’ın mirasını sürdürmek ve de kurtarmak için Dâru’s-Selâm’a (Yeruşalim/Kudüs) sahip çıkmamış mıydı?

Osmanlı İmparotluğu’nun başkentine (İstanbul) bunun için mutluluk, barış, esenlik yurdu: Dâru’s-Saadet (Dersaadet) denmemiş miydi?

Bütün bunlar Daru’s-Selâm’ın binlerce yıldır bu coğrafyanın tabiri caizse büyük ülküsü ve kızıl elması olduğunu göstermiyor mu?

Şimdi hangi gerekçeyle bundan vazgeçilebilir?

Herkes birleşirken biz niye dağılıyormuşuz?

Dünyanın orta yerinde koskocaman bir boşluk, sahipsizlik, dağılmışlık neden var?

Dünyada ikiyüz üçyüz yıllık türedi birlikler kurulurken, binlerce yılın hayali neden gerçekleşmeyecekmiş?

Newyork, Atlanta, Teksas bir olurken, Paris, Köln, Londra, Helsinki, Madrid vs. elele verirken, Bağdat, Kudüs, İstanbul, Mekke, Kerkük, Musul, Şam, İslamadad, Kahire, Gazze vs. neden mahzun kalacakmış?

Kimdir bizi parça parça bölenler?

Kimdir hayallerimizle bile alay edenler?

Bunların farkında olmak ve kendi büyük ülkemizi önce zihinlerde ve hayallerde yaratmak zorundayız. Çünkü hayali kurulmadan gerçeğine ulaşılmaz. Bazen imkansız, gerçekten daha gerçektir.

Darusselam ülküsü, bu coğrafyanın yerli güçlerince ancak kurulabilir. Ismarlama BOP projeleriyle veya böylesi projelere eşbaşkanlıklar yapılarak olmaz.

Bu anlamda Türkiye’nin dünyadaki yerini yeniden düşünmek zorundayız. Öyle görünüyor ki Türkiye, Darusselam’ın kurucu önder ülkesi olabilir. Bu nedenle dünyadaki yeri, AB veya NATO şu bu değil, kendi uygarlık havzasının reformcu, inşacı, kurucu gücü olmaktan başka bir şey değildir.

Ama önce bu ülküye iman etmiş ufku geniş, cesur ve devrimci liderler, kadrolar ve hareketler lazım.

“İsrail” dediğiniz böylesi büyük bir müttehid coğrafyanın/ülkenin küçük bir özerk bölgesi olabilir. Çünkü “ümmet” yalnızca din birliği demek değildir. Bilakis ümmet, Arapların, Türklerin, Farsların, Kürtlerin, Sunilerin, Şiilerin, Alevilerin, Süryanilerin, Ermenilerin, Rumların, Musevilerin, Arnavutların, Boşnakların vs. “efrad-ı millet” olduğu bir “sine”dir.

Darusselam bu ülkünün adıdır ve akıp giden zaman içinde ilelebet kurulacaktır.

Peygamberin rüyalarını iyi anlayın.

Süleyman’ın mesellerini uyu okuyun.

Ve Allah’ın günlerine inanın.

4 yorum

  • ihsan bey özelde islam ümmetinin genelde ise dogu ve önasyanın kurtuluşunu bu bölgelerde yaşayan insanların hayellerinde büyütecekleri bir "ülkü birlikteliği"nden geçtiğini iddia etmektedir.Bu birliktelik nitekim için "Dâru’s-Selam" ideali üzeinden gerçekleşece bir olgudur.Ki bu düşünce günümüz Avrupa merkezli düşünce kaynaklarından beslenen kişi ve kurumlardan farklı olduğu

  • idealist devlet anlayışınızı yıkıp<br><br>otonomist ozyönetim ve özeğitimci anlayışını savunmanın<br><br>zamanı gelmedimi.<br><br>devletçiliği yıkmadan zalim devlet anlayısını yıkamazsınız.<br><br>devlet dışında yaşamlar arayınız.

  • #<br><br>selamün aleyküm<br><br>tevhidin bir anlamı bütünlük ise diğer geniş anlamı çoklugun<br><br>ardindaki birlik demektir.bu da varlıgın kaynagını ve<br><br>eşitligini saglayan müthiş bir sosyal ve siyasal tavırdır.<br><br>ama siz bu çoklugu tek millet,tek devlet ve tek din anlayışıyl<br><br>a karıştırırsanız bu totaliter ve otoriter monoist faşist<br><br>bir ideolojiye dönüşür.varlık

  • cem yıldız<br /><br />Hz. Peygamber, Hendek’te taşa vururken saçılan kıvılcımlara bakıp “Kisra’nın ve Bizans’ın hazinelerini görüyorum” diyerek çevresindekilere bu hedefi göstermemiş miydi? Bölgeyi, binlerce yıldır süren İran-Roma rekabetinden kurtarıp evrensel adalet ve barış yurduna dönüştürme hedefi onun ve dolayısıyla da Kur’an’ın ülküsüydü…<br />“Bir kadın San’a’dan Hadramevt’e kadar tek

Kategoriler

SON İÇERİKLER

ARŞİV

Konular