“Postmodern darbede bile bu kadar olmadı”
Etkin Haber Ajansı (etha)/ 29 Mart 2011 Salı, 14:55
FATMA KELLECİ- Yazar İhsan Eliaçık, 28 Şubat postmodern darbe öncesinde Kayseri Gündem Gazetesinde köşe yazarlığı ve yine Kayseri’ de yayın yapan Birlik FM’de yayın yönetmenliği yapıyordu. Aynı dönem yaptığı kitap çalışmaları nedeniyle “örgütsel döküman” gerekçesiyle gözaltına alındı, sorgulandı, yıllarca yargılandı. Eliaçık, dün potmodern darbe döneminde yaşananlar ile bugün muhalif gazetecilere yapılan muameleler için “Her iki durumda da olan bizlere ve muhalif gazetecilere oluyor. Olayla ilgisi olmayanlar ya da muhalif gazeteciler gümbürtüye gitti” diyor.
8 Şubat 1997’de yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla başlayan ve irticaya karşı olduğu söylenen uygulamalar, İslami yazar ve gazetecileri de vurdu. Yazar İhsan Eliaçık da o dönemde yazdıkları ve söyledikleri nedeniyle operasyona maruz kalan, emniyet salonlarında dizilip teşhir edilen yüzlerden birisi…
Eliaçık, gazetecilik faaliyetleri nedeniyle yargılandığını anlatıyor: “Mesela, çalıştığımız radyoya, ‘Burada örgüt propagandası yapıyorsunuz’ dediler. Gazete köşesinde ‘örgütün talimatlarını yayınlıyorsun’ dediler. ‘Adalet Devleti’ ve ‘İslamın Yenilikçileri’ diye bir kitabım vardı. Orada geçen ‘3D’ diye bir söz vardı. 3D: Değişim, dönüşüm, devrim. Sen burada 3D diyerek irtica mensuplarına 555K der gibi (5’inci ayın 5’inde, saat 5’de Kızılay) der gibi… O kitabı okuyan insanları da beni de sorguladılar. Bize eziyet ettiler.”
YAZILARDA GEÇEN KELİMELERE ÖRGÜT MUAMELESİ
Yazar Eliaçık, aynı dönem Değişim Dergisi’nin yayın yönetmenliğini yapmış. Değişim dergisine de “Örgüt Dergisi” demişler: “Orada yazan ifadelerin örgüt ismi olduğunu iddia ettiler. Mesela, derginin adı ‘Değişim’, o zaman ‘Değişim Örgütü.’ Derginin sahibi Şafak Basın Yayın… O zaman örgütün adı; ‘Şafak adlı örgüt.’ 5-6 tane birden isim verdiler bize” diyor.
‘BİLGİSAYARIMI SONRA TESLİM ETTİLER’
Eliaçık’ın da operasyon sırasında yayımlanmaya hazır olan bir kitabı varmış. Eliaçık, şöyle anlatıyor: “O zaman basılmadan önce bilgisayarımdaydı. Bilgisayarımı alıp götürdüler. Sonra da teslim ettiler. Yani bugünki kadar olmadı. Bugün kopyaya da el koyuyorlar. Ben emniyette sorgulamamı yapanlara gözüm bağlıyken ‘Bunların hepsini kitap olarak bastıracağım’ dedim. 2003’de kitabımı bastırdım.”
SELAMLAŞMAYA ÖRGÜT MUAMELESİ
İhsan Eliaçık, “Durakta selamlaştık diye vatandaşa örgüt mensubu muamelesi yaptılar, sorguladılar. Dediler ki ‘Sen bununla durakta ne görüşüyordun?’ Dedi ki, ‘selam verdim.’ ‘Hayır, sen buna örgüt talimatı verdin.’ Yani bir irticai örgüt paranoyası, manyaklığı vardı. Şimdi şuan ki Ergenekon manyaklığı gibi. Şu anda muhalif gazetecileri tutuklayan Ergenekon manyağı olanlar var. Bazen böyle toplumsal histeri haline geliyor. Biz histerisiz yaşayamıyoruz yani. Halbuki olayların normal seyrinde akması suçluların titizlikle, aranarak bulunması lazım. Bunların yargılanması lazım. Tabii, adına Ergenekon denilen böyle bir örgüt vardır. Devletin içerisinde oluşmuş bir çete vardır. Bu Türkiye’de büyük zulümler yapmıştır. Şimdi bunların hesabını nasıl göreceğiz? Çevik Bir dışarıda. 12 Eylül’ü yapan Kenan Evren Marmaris’te resim yapıyor. Kimin hesabı soruluyor?” diye soruyor.
‘KİTABIN BASILMASI LAZIM’
Yazar İhsan Eliaçık, Ahmet Şık ve Nedim Şener gibi muhalif gazetecilerin tutuklanmasına ilişkin ise şunları belirtiyor: “Bize yapılanların bir benzeri olarak görüyorum. Haksızlık, zulüm olarak görüyorum. Saçma bir şey olarak görüyorum. Velev ki içinde örgüt propagandası yapılıyor olsa bile, bu kitabın basılması lazım. Kitap basıldıktan sonra insanlar okur, mahkemeye vermek istiyorsan, gider mahkemeye verirsin. Ben orada sanıldığı gibi bir Ergenekon deşifresi yapıldığını zannetmiyorum. Emniyetin içinde bir kesimden bahsediliyor. Fethullahçı, cemaatçi şahıslar isim verilerek deşifre ediliyordu, henüz kitabı görmedim ama Hanife Avcı’nın kitabı öyleydi. Orada da İstanbul Emniyeti’nden bahsediliyor, şahıslar, isimler veriliyor. Onun için yaptılar. Dolayısıyla bu; öyle yayınevine gidip, nerede kopya diye bilgisayarları arayıp, olmadı gazeteye (Radikal) gidip orada aramak saçmalıktır, ilkelliktir. Çok çirkin bir davranış olarak görüyorum. Ben şunu söylüyorum: Bunu bize bile yapmamışlardı.”
‘ŞIK’I KENDİ GELENEĞİMLE TERSLEŞMEK PAHASINA DESTEKLİYORUM’
Ahmet Şık’ın yayımlanamayan kitabının başına gelenler için “Gözü dönmüşlüğü ifade ediyor” diyen Eliaçık, şöyle devam etti: “O dönemde evlerine baskın düzenlenenler, bilgisayarlarına el konanlar kopyasını alıp bilgisayarından gerisini imha etme gibi bir şey hiç görülmedi. İlk defa burada görüyorum. Ben şuanda evlerine baskın düzenlenerek tutuklanan, kitap kopyalarına el konan gazetecileri destekliyorum. Kendi geldiğim kökle tersleşmek pahasına bunu yapıyorum.
Ben Ergenekoncu 28 Şubatçılardan çok zulüm gördüm. Lanet olsun böyle bir çark var. Hükümetler değişiyor, o geliyor öbürüne baskı uyguluyor, diğeri geliyor öbürüne. Arada olan bize, muhaliflere oluyor. O zaman da vardı. Olayla ilgisi olmayanlar ya da muhalif gazeteciler gümbürtüye gitti.”
Cesaretiniz, takdire şayan.<br>Anayasa dersinde bize "Tutuklu/tutuksuz farketmez, hüküm giymediği sürece herkes suçsuzdur." diye anlatıyorlar ama sanırım durum değişmiş 🙂
Bu ülkenin her daim muhalifi olarak, önemli olanın; kimin hangi tarafta olduğunun değil ,ahlaki ilkelerinin ,insani değerlerinin olup olmadığının ve VİCDANIN hayati önemini görüyorum.Bunlar olmadan insan olmak mümkün değil.İnsanın olmadığı yerde hangi fikirden,inançtan bahsedilebilir?Çok yüzlülükten,çifter çifter standartlardan cidden ikrah ettim artık.Tarafım;ezilenden yana,ezene karşı,kul hakkı
sayın hocam bir sosyalisti veya kominsti veya her ne düşüncede olursa olsun düşüncesinden dolayı bir insana zulmetmek tabiki yanlıştır.12 eylul veya 28 şubatta mağdur olanlardan biriside sizmisiniz ama yazınızdada okuduğum kadarıyla sorgulamadan sonra bırakılıp bilgisayırınız geri iade edilmiş.hocam o zamanlarda sorguya alınıpta dışarıya bir daha çıkamayanlar,yapılan işkencelerden dolayı yıllarca
tek kelimeyle düzgün bir insansınız.
ÜÇ OLAY, ÜÇ ÖLÜM<br><br>Birincisi: Rusya’da 70 yaşında bir kadın iki dilim peynir çalarken yakalandı ve kalp krizinden öldü. Kadın demek ki aylardır peynir yememiş. Onun hasretiyle yanıp tutuşuyormuş. Marketi dolanırken canı çok istedi ve öyle kafasına vurdu ki -anında yakalanacağını bile unutarak- çantasına iki dilim peyniri koyarken yakalandı, Kadın yakalanınca utancından sararıp solmuş ve
sayın ihsan hocam, söylemlerinizden bazılarını destekliyorum.özellikle bazıları var ki örneği postmodern darbeyi yapanlardan çevik bir,e-muhtırayı yapan büyükanıt dışarda ama bunlara çanaklık yapan balbay içerde,birde m.v olursa bal gibi kahraman olacak.Bu söylediklerinize eyvallah diyorum.Ama şu bir gerçek ki bu ergenokoncular 28 şubatta milletin manevi değerlerine kibrit suyunu döktüler,
Hukuk denen fenomen doğru, düzgün ve adil kullanmadığın sürece zulüm farklı alanlardan sadece suret değiştirerek devam eder. Lakin hukukun icra makamındaki hukuk adamlarında ciddi anlamda kendi alanlarının ve kendi vicdani alanlarının adamı olmaları da gerek. Hukuk icra etmek iaşenin tedarik mekanizması olmamalı. Hukuk, geçim derdiyle(memurluk) tercih edildiği sürece, yapılan işler zulmün bir
" Düşmandan tek farkımız var…O da ADİL olmamız." der, Aliya İzzetbegovic….<br><br>gönlünüze sağlık….tespitiniz mükemmel…<br>saygılarımla…
öncelikle ihsan hocama, her zaman ki açık yürekliliği için teşekkür ediyorum. burada yapılan bazı yorumlardan, insanların ne kadar cahil olabileceklerini, yok eğer cahil değilseler gerçekleri ne kadar çarpıtma kapasitesine haiz olabildiklerini anlıyorum. kimisi burada 28 şubatla 12 eylülü birleştirmiş, kimisi mama-diyarbakır cezaevinde olanları 28 şubatta yapıldı gibi anlatmış. elbette 28 şubatı
üstad eline ve yüreğine sağlık.yorumcu cuma kardeş yazdıklarının altına binlerce kez imza atarım.senin gibi kardeşlerin çoğaldığını gördükçe umutsuzluğum hergeçen gün azalıyor.rabbim yolumuzu açık eylesin.ahmet uysal bursa
Sn İhsan Eliaçık takdir ettiğim değer verdiğim bir ilim adamı (idi),ta ki şu yukarıdaki bakış açısıyla ergenekonun medya hücrelerine sahip çıkma gayretkeşliğine girdiğini gördüğüm ana kadar!yazık etmişsin kendine ihsan hocam,ergenekonculara sahip çıkmak demek bu ülkenin geçmiş mirasına ihanet etmek bir tarafa,geleceğini 200 yıldan fazladır ipotek altında tutan karanlık örgütlere "buyur etmek
ne oldu ihsan hocam hani birbirimize hakkı tavsiye edecektik?yazdıklarımız kanınıza dokunmuş demek ki yayınlama cesareti gösterememişsiniz.Hani nasıl derler?bir fiskelik fikriniz varmış!siz ergenekonun medya hücrelerini savunmaya devam edin,şakşakcı şürekanızda size medhiyeler düzsün.Oh ne ala!körler sağırlar birbirini ağırlar muhabbeti..<br> Maskenizin düştüğünü görmek içimi rahatlattı..Demek ki
Yüksel bey,<br>ya İhsan hocamın söylediklerini anlamamışsınız. ya da işinize öyle gelmiş. okuma yazması olan herkes, onun, kendine demokrat olmamayı ve düşünce ve basın özgürlüğünü savunduğunu, ergenekonu savunmadığını anlar.<br>ancak sanırım siz onun Kuran yorumundan rahatsızsınız ancak oraya diyecek bir şeyiniz yok(olamaz), buradan yakaladım umuduna düşmüşsünüz. Allah size akıl-fikir ihsan
” Düşmandan tek farkımız var…O da ADİL olmamız.” der, Aliya İzzetbegovic….<br><br>olay budur.
selamlar,yorumcu arkadaşlardan murat beye katılıyorum.ihsan hocamı kayserideki gazetesinde çalışırkende tanıyordum.zaman zaman gidip sohbetinden faydalanıyordum.gerçekten dürüst samimi bir dava adamıdır.o zamanlar milli görüşe yakın duruyordu,şimdi zannınmca ''yalnız Kur'ancılardan''olmuş.bende yalnız Kur'ancılardanım.fakat yalnız Kur'ancılığı ihsan hocamdan değil,
BEN MÜSLÜMAN SİYASETEN SOSYALİST BİRİYİM SİZİ SÜREKLİ TAKİP EDİYORUM…..<br>(ASIL OLAN ADALETTİR …..)TEŞEKÜRLER İHSAN ELİAÇIK