İstanbul Kültür Üni. öğrenci dergisi ‘Kültürsüz’de yayınlanan söyleşi
*Merhaba, Antikapitalist Müslümanlar nedir? Neden antikapitalist Müslümanlar?
Antikapitalist Müslümanlar kapitalizme karşı olan Müslümanlar anlamına gelir. Antikapitalist Müslümanlar’ın manifestosuna göre, ‘Antikapitalist’ kelimesi tarihsel bir vurgudur. ‘Müslüman’ adı ise evrenseldir. Çünkü egemen düzen kapitalizmdir. Zihinleri ve ruhları tarumar etmiştir. Ona karşı tarihsel bir duruş sergilemek gerektiğinden böyle deniyor.
*Antikapitalist Müslümanlar söyleminden ötürü bazı çevrelerde sosyalist olarak algılanıyorsunuz. Siz sosyalist olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Sosyalizmin değerlerini ve vicdanını ben daha çok önemsiyorum. Geçmişte kendimize hep Müslüman dedik, İslamcı vs. dendi, sosyalist demedik hiç. Ama ben savunduğum şeye sosyal İslam diyorum. Sosyal İslam; İslam’ın toplum bilincine önem veren, toplumdaki zengin-yoksul, güçlü-güçsüz, yöneten-yönetilen gibi bölünmeleri ortadan kaldırıp, daha çok birbirine yakın ve ortaklaşa bir toplum ortaya getirmek isteyen İslam anlayışıdır. Bu tarafıyla sosyalizme benziyor.
*İslam’da türban var mı yoksa Arap kültüründen mi geldi?
Arapların ileri gelenlerinin kadınları bir toplantı olacağı veya önemli bir yere gidecekleri zaman sırtı, boynu, omuzları açık kalacak şekilde başlarını deve hörgücü gibi örtüyle yani humurla sarıyorlardı. İslam Müslüman kadınlara ayette diyor ki böyle deve hörgücü gibi yukarıya doğru saracağınıza humurlarınızı (örtülerinizi) aşağı doğru salın. Bunu derken saçı mı, omuzları mı kastediyor kapalı bir ifade olduğu için tam anlaşılmıyor. Benim görüşüm iki şekilde de yorumlanabilir. Bunu kadınların kendisi yorumlayacak. Saç telini örtmek şart değil. Ama saçını örtene de yaptığın yanlış diyemeyiz. İslam’ın karşı çıktığı şey teşhirdir. Teşhir kadın bedeninin metalaştırılmasıdır. Çıplak poz verme, para karşılığı soyunma vs. bunlar teşhirdir. Yoksa teşhir kişinin başı açık ama normal giyinmesi değildir.
*Çağlayan adliyesinde ki Mehmet Selim Kiraz’ın rehin alınıp, maalesef öldürülmesiyle son bulan olayda “Oradaki kişilere terörist olarak bakmayın onlar fakir halkın çocuklarıdır.” dediniz ve bu size karşı bir tepki oluşmasına sebebiyet verdi. Eğer açıklamak isterseniz bu cümlenizi nasıl açıklarsınız?
Şimdi o çocuklardan biri Giresun’da bir köye gömüldü. Hakikaten de dediğim gibi yani, fakir halkın çocukları. Terörist mi değil mi? O da kendi kafasına göre adaleti sağlamak için bunu yapıyor. Yaptığı iş yanlış mı? Yanlış… Böyle adalet tecelli eder mi? Etmez… Orada işini yapmaya çalışan bir adamı gidiyor vuruyorsun. Ben “terörist” kelimesinin egemen ağzı olduğunu düşünüyorum. Yani teröristin yerine başka bir kelime kullanmamız lazım. Saldırgan diyebilirsin, eylemci diyebilirsin veya başka bir şey dersin. Ama terörist uluslarası çapta Amerikalıların, daha çok da zengin tayfanın kendi hegemonyaları için kullandığı bir itham. Mesela ben elime hiç silah almadığım halde ‘terör örgütü’ ithamıyla yargılanmış birisiyim.
*Lut Kavmi ile günümüzdeki eşcinsellik bağlantısı kurarsak Kur’an bu konu hakkında ne diyor? Eşcinselliğe karşı İslam’ın bakış açısı nedir?
Kur’an’da öngörülen ilişki biçimi eşcinsellik değildir, bir ceza yaptırımı yok ama zorbalık yasaklanır. O zamanlar bir takım adamlar şehrin kadınlarını bırakıp, şehrin genç erkeklerine musallat oluyorlar. Lut’un evine giren genç erkekler için “Onları bize verin” diyorlar. Zorbalıkla kendi nefislerini tatmin etmek için tacizde bulunuyorlar. Kur’an da eleştirilen şey budur. Zorbalık yoksa, kendi halinde bir eşcinselliği takip etmek tecessüse girer. Yani kişi perdesini çektikten sonra bizi ilgilendirmez, mahremiyete giremeyiz. Ancak Kur’an’ın önerdiği homoseksüel değil heteroseksüel ilişkidir.
*İslam’da cinsiyet değişikliğini nasıl yorumluyorsunuz?
İslam’da cinsiyet değişikliği mümkündür. Mesela İran’da cinsiyet değişikliğine izin veriliyor fakat izin verilmeyen şey erkeklerin kadın gibi giyinmesi. Yani transeksüellik mümkün ama travestilere karşı sert cezalar uygulanıyor.
*İslam’da kadının yeri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kadınla erkeğin eşit olması Kur’an’da vardır. Fakat tarih içerisinde kadın-erkek arasındaki bu eşitlik değişmiştir. Kur’an’da 100’e yakın kadın-er kek ilişkilerini düzenleyen ayet vardır. Bu ayetlerin tamamında kadın korunuyor, mutlaka bir hak erkekten alınıp kadına veriliyor. Bu da bir anlamda pozitif ayrımcılıkla aynı mantığa geliyor. Örneğin “Kadının rızasını almadan evlenmeyeceksiniz ve mirastan pay vereceksiniz.” diyor. Sosyal reform yapıyor yani. Fakat bu sosyal reformlar bir anda olmaz. Birisi bana gelip babalarından kalan mirası şeriat hükümlerine göre bölüştürmemi istedi. Üç kardeştiler ve kardeşlerden biri kız. Kız kardeş dul, üç çocuğu var, sigortası ve maaşı yok. Erkek kardeşlerin ise biri mimar, biri mühendis ve müteahhit. Eski mücahit yeni müteahhit tiplerden bunlar. Zenginler, eşlerinin dahi arabası var. Aynı zamanda bırak evi apartmanları var. Babalarından miras kalan bir arazi ve bir ev var, onlar araziye göz koymuşlar. Arazi bize düşsün, ev de ona gitsin, biz de o araziye yeni bir apartman dikelim istiyorlar. Dedim ki; “Tarlayı da, evi de kız kardeşinize veriyorum.” Çünkü İslam ezileni korur. “Bize bir şey yok mu?” dediler. Onlara “Eve gidin, babanızdan tablo, sürahi, bardak falan hatıra olarak birça bi şey alın.” dedim, bu kadar. “Şeriata bu”! dedim. Tabii onlar benim dediklerimi yapmadılar ve kendilerine göre bir hoca buldular, kadının elinden tarlayı aldılar ve evi kendi üzerlerine yaptılar. Kız kardeşinin de evlenip evden çıkana kadar evde yaşamasına izin verdiler. Lütfettiler… Allah bizi açgözlülükten korusun.
*Devlet’in din ile nasıl bir ilişkisi var? Özellikle bu ilişki aleviler üzerinde bir ayrımcılık oluşturuyor mu? Cemevi’nin ibadethane olarak kabul edilmesi ile ilgili devlet nezdinde bir sorun var, bu sorun nasıl çözüme kavuşur?
Devlet laik değil; Bizantist. Yani Bizans döneminde geçerli olan din-devlet ilişkisi geçerli. Bu ilişki biçiminde, din devlete karıştırılmaz ama devlet dine karışır. Devlet kendine laik, demokratik, sosyal hukuk devleti dese de, siyasi hafıza devleti Müslüman Sunni bir Türk Devleti olarak görüyor. Anayasal metinlerden çıkartılsa bile kültürel akışta bu var. Bu nedenle bir Sunni ile bir Alevi toplumda kendini aynı hissetmiyorlar. Aleviler, Kürtler, Ermeniler, gayri müslimler kendini azınlık olarak hissediyorlar. Yani egemen olanın dışında görülüyorlar. Biz, egemen kültürün dışında olanları savunuyoruz. Mesela; geçen Şahkulu Cemevi’ne gittik. Cami ile Cemevi yan yana, devlet caminin kirasını ödüyor, cemevini icraya veriyor. Bu haksızlıktır, böyle bir ayrımcılık olmaz. Akıl aldıkları hoca “Yolsuzluk, hırsızlık değildir” diyor. O aklı veren hocaya göre de Aleviler’in yaptığı şey cümbüştür. “Asıl ibadet camide olur.” diyor. Ben bu konuyu Kur’an’a bakarak çözebileceğimizi söylüyorum. Nüsuk ve ibadet ayrımı ile… Nüsuk; tekrar eden hareketler demek, yani ritüel. Namaz, oruç, hac bunların hepsi ritüeldir. İbadet, bunların dışında hayatın içinde olan iyi davranışlardır. Madem ibadet tapınaklarda değil hayatın içindedir, madem tapınakta olan ritüeller, nüsuktur; o zaman cami ile cemevi arasında bir fark yoktur. Cemevi’nde yapılan da Havra’da yapılan da Cami’de yapılan da nüsuktur, ritüeldir. İbadet hayatın içindeki davranıştır. O halde cemevi ile cami arasında bir fark yaratmanın anlamı yoktur.
*Röportaj için İhsan Eliaçık’a, Fotoğraf için Hakan Çelik’e teşekkür ederiz. Toprak KOCAMAN
Varlığın anlamlandırılmasına dair bu makaleyi dikkatli, sakin ve
düşünerek okuyan kimseler, arayıp da bulamadığı cevapları belki burada
bulabilirler. “Gerçeklik aramakla bulunmaz. Ancak yine arayan bulur”. Sahi
nedir ki gerçeklik dediğimiz şey? Selamlar.
https://t.co/4lfOnk8EBg